Parıltı

4K 277 507
                                    

Yasemin Mori - Mutsuz Punk

Bazı insanları bütün hücrelerine kadar bilirsiniz. Neye tepkisinin ne olacağını, neleri sevdiğini, neleri sevmediğini, nelere kızabileceğini; her şeyini bilirsiniz. Tek bir bakışından ne demek istediğini ya da ne düşündüğünü anlarsınız. Üstelik çok karmaşıktır insan beyni denen şey. Kendin bile bilmezken karşındaki bilir bazen ne düşündüğünü. Kendin bile duygularını anlamazken tam karşındaki hisseder seninle birlikte, "Bak böyle." diye anlatır sana. Ama her insanın sahip olabildiği bir güzellik değildir bu.

Çoğu insanın ailesinde illa ki bir insanla vardır bu bilme durumu. Aile ilişkileri iyiyse tabi. Olmak zorunda değildir. Yakınsan kardeşinle, ya da annenle veya babanla olur bu ilişki. Bazı insanlar için bu kuzendir bazıları için arkadaş bazıları için de sevgili. Benim için annemdi o kişi. Yavaş yavaş Elçin de 'o' kişi olmaya yaklaşıyordu ama kendini bana çok fazla kapadığı için henüz olmasına uğraşmam gerekiyordu. Ama annemin tek bakışından ne dediğini ne düşündüğünü anlardım. En azından büyük kısmını. Şimdi mutfakta üç sırıtan olarak dururken de anlamış olmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyordum bu yüzden.

Duru'nun doğum gününde kapıdan girdiği gibi anlamıştı bendeki değişikliği. Anlaşmamız tek taraflı değildi çünkü. Annem de beni anlardı. O yüzden ondan saklamanın imkansız olduğunu biliyordum aslında. Karşılıklı geçmişti o düşünceler. O sessizce anladım demişti ben de sesimi çıkarmadan kabul etmiştim. Değişikliğin Elçin olduğunu anladığını da biliyordum aslında. Mutlaka yakalamıştır çünkü beni bakarken. Kendisinin bir çift değil birkaç çift gözü vardı çünkü çeşitli yerlerinde, asla kaçırmazdı. O yüzden Gizem Bartu mevzusunu ortaya atınca biraz şaşırmıştı mutlaka. Ama onu da kafasında hızlı çözmüş olacak ki kontra atakla araya Pırıl'ı sokmuştu. Pırıl'ın Türkiye'ye döndüğünden bile emin değildim aslında. Sırf üstümüze gelmek için söylediğini biliyordum çünkü.

Annemin bildiğini, onayladığını hatta sevindiğini de biliyordum bu duruma. Tek kırgınlığı 'eşek sıpası' oğlunun ilk defa böyle bir ilişkide olup kendisine anlatmamasıydı. Muhtemelen Bartu'yu da çözmüştü, oturtmuştu bir yerlerde kafasına. Hatta Elçin'e hak verdiğine göre anlamıştı da söylemememizin sebebini. Onaylamış mıydı bilmiyorum. Ama zaten asıl duygularını Elçin'in yanında göstermeyecekti, onu biliyordum. Fırça yiyecek biri varsa o bendim. Elçin'e kıyıp da bir şey demezdi. Görüyordu kızın karşısında yaprak gibi titrediğini. Üstüne gitmezdi çok. Takılırdı en fazla biraz. Kızacakları kafasında liste olarak beni bekliyordu. En kısa zamanda o fırça yenecekti.

Elçin'in gerginliğini anlıyordum yine de. Sevgilinin ailesiyle tanışmak hiç kimse için kolay bir şey değildi muhtemelen. Ama ben tanıyordum ailemi. Yıllardır tek bir şeyime karışmamışlardı. Kararlarımı hep kendim vermiştim, onların desteğiyle de harekete geçmiştim. Onların bana olan güveniyle alakalıydı sanırım bu. Kötü yetiştirmek diyenler olurdu ama bence saygılı yetiştirmekti. Onlar sayesinde bu kadar kararlı ve kendine güvenen bir adamdım. Hayatımdaki tek kararsızlığım Elçin olmuştu. O da çok kısa sürmüştü zaten. Üzer miyim üzmez miyim ne yapıyorum soruları Elçin'i görünce yok oluyordu çünkü.

Ailemi tanıdığım için de Elçin'le olan ilişkime de karışmayacaklarını biliyordum. Tabi ki bu bir spora başlamaya karar vermek gibi basit bir durum değildi. Hatta ilkti bütün aile için. Ama Elçin'i seviyorlardı. Tanımıyor olsalardı da seveceklerine emindim. Öyle bir kızdı çünkü Elçin. Kim niye sevmesindi? Bir kere annemin deyişiyle hayta oğlunu yola getirmişti. Annemin çok söylendiğini duymasam da bu konuda çok rahat olmadığının farkındaydım. Konuşmamıştık hiç, aramızda tabuydu. Ama biliyordum rahatsızlığını. Sonra ben seviyordum Elçin'i. Çok seviyordum hem de. Bunu bildiklerini, hissettiklerini de biliyordum. Mutluydum, seviyordum ve Elçin mükemmel bir insandı. Karşı çıkacak hiçbir şeyleri yoktu.

CapellaWhere stories live. Discover now