Dünya

1.9K 152 191
                                    

God is an Astronaut -  Forever Lost

Şaşkın şaşkın etrafına bakmasını gülümseyerek izledim oturduğum yerden. Kesinlikle böyle bir yer değildi aklındaki, anlayabiliyordum yüzünden. Ve nedense bu beni daha da keyiflendiriyordu. Elçin'i şaşırtmak, ama güzel şaşırtmak, öyle hoşuma gidiyordu ki çünkü... Şaşkın gözlerini ara ara bana çevirip "Sen nasıl bir adamsın!" bakışları atmasına bayılıyordum bir de. Böyle baksın diye yapmıyordum hiçbir şeyi ama böyle bakmasını çok istediğimi inkar edemezdim tabi ki.

"Ay Barış!" dedi sonunda etrafına şaşkın şaşkın bakmasını bitirip, "Ne güzel bir yermiş burası! Nasıl buluyorsun böyle gizli saklı yerleri sen ya?". Gülümseyip "Gel gel." diyerek yanıma çağırdım. Remzi abi sağolsun bize oğlunun şimdilik boş olan evini ayarlamıştı. Biz gelmeden sobayı da yaktığından donmadan sıcak sıcak dışarının keyfini çıkarabiliyorduk bebeğimle.

Elçin'in istediği ve benim de tahmin ettiğimin tersine kar yoktu maalesef. Bebeğimi karlı bir yere getirmeyi çok istemiştim oysa ki! İstediği o karlı, huzurlu, yalnız yeni yılı verebilmeyi çok istemiştim. Burası da bu istekler için en uygun yerdi aslında. Dediğim gibi yazın bile benim gibi bir adamı üşütebilen bir yerdi burası. Ama hava buz gibi olmasına rağmen kar yoktu bu sefer.

Yanıma oturup kolumun altına girdi hemen. Camın kenarındaki koca divanda yer yokmuş gibi köşesine sinmiştik ikimiz de. Soğuk da değildi üstelik ama birbirine değmezse ölecek hastalığımız çok ileri derece olduğundan tabi ki böyle oturacaktık. "7 yıl önceydi sanırım ilk gelişimiz." dedim saçlarını parmağıma dolayıp okşayarak, "O zamanlar genciz tabi.". Kıkırdayıp "Salak!" dediğinde ben de gülüp devam ettim konuşmaya, "Bambaşka bir yere giderken Eren salağının kaybolması sayesinde bulduk aslında burayı.".

-Ne güzel kaybolmuşsunuz o zaman.

Elçin'in burayı seveceğini tahmin etmiştim ama bu kadarını ben de tahmin etmemiştim sanırım. Bal gözleri gülüyordu resmen mutluluktan. "Öyle." dedim kendime biraz daha çekip, "Gidegele köydekilerle iyi olduk işte böyle. İlk başlarda kamp kurmaya çalışıyorduk da artık çok izin vermiyorlar. Gördüğün gibi hepsinin evi açık bize.". İç çekip bir şey demeden baktı yüzüme. "Barış" diye mırıldandı, "Sen saklayamıyorsun ki kalbinin güzelliğini. Çok uğraşsan da zamanında...".

Övdün mü gömdün mü bebeğim? Anlamadım ki şimdi.

Kaşlarımı çatınca kıkırdayıp boynuma değdirdi sıcacık dudaklarını. "Eskiden diyorum." dedi keyifle bacaklarını divana uzatıp sırtını tamamen bana vererek, "Böyle hayta, serseri, çapkın artık ne dersen; o dönemlerinde yani. Sevdirmişsin baksana köydeki herkese kendini.". Minik bir kahkaha atıp "Buradan kimseye-" diye lafa başladım ama elinin tersini dudaklarıma sert bir şekilde vurmasıyla sustum. "Yok!" dedi mızıkçılık yapar gibi, "Eski kızlardan, potansiyel kızlardan, kızlardan bahsetmek yok bana. Bak sonra deliriyorum. Bırak sarman kedin olarak kalayım.".

Saçmaydı belki ama artık bunları söyleyebiliyor olması inanılmaz hoşuma gidiyordu. "Elçin'i rahatsız ettim, oley!" hoşuna gitmesi değildi tabi ki bu. Sadece artık benimle her konuda böyle rahat konuşabilmesine, içinde kurmak yerine duygularını hiç bekletmeden bana söylemesine bayılıyordum. İkimiz de çok çekmiştik bu noktaya gelene kadar ama değmişti bence. Böyle içinde tutmayan Elçin fazla güzeldi çünkü.

Anın keyfiyle biraz daha yayıldım ben de divana. Saçlarına bir öpücük bırakırken çektim kokusunu içime. "Yalnız" dedim sonra muzur muzur. Gözlerini tersten bana dikmesine gülüp "Haytalığım ve serseriliğim kırılır kendilerinden geçmişte kalmış gibi bahsedersen." dediğimde kocaman bir kahkaha atıp bir anda dizlerinin üstüne oturup bana döndü. Ellerini yanaklarıma koyup "Gerizekalı!" diyerek kıkırdamaya devam etti, "Yiyeceğim senin haytalığını serseriliğini.". Ve dediğini yapıp yüzümün her yerine ıslak öpücükler bırakmaya başladı.

CapellaWhere stories live. Discover now