Deli

1.8K 165 179
                                    

Kings of Leon - Sex on Fire

Alper'in "Abi gecenin herhangi bir diliminde biter mi yüz asman tahminen?" sorusuyla kaldırdım başımı setlistten. Haklılardı tabi. Geldiklerinden beri asıktı yüzüm. Bir iki ne oldu diye sormuşlardı ama anlatmak istemememden Elçin'le alakalı olduğunu anlayıp susmuşlardı muhtemelen. Tabi onların susmaları benim surat asmamı durdurmamıştı. Çünkü bence sonsuz surat asabilme hakkım olmalıydı şu an.

İstiyordum bu gece Elçin'i burada. Tabi ki istiyordum! Aylar sonra tekrar çalmaya başlıyordum bir kere. Yeni yerimizde, ilk çıktığım yer gibi anlamı olan bir yerde üstelik. Heyecanlıydım. Sanki bu işe yeni başlıyormuş gibi heyecanlıydım hem de. Başta içimde olan kötü hislerin hepsi kaybolmuştu. Elçin'in bu konuda yardımlarını tabi ki gözardı edemezdim ama onları yok eden kişinin bu güzelliğe başlarken yanımda olmasını istiyordum tabi ki. Bebeğim yanımda olsun, ona bakarak söyleyebileyim istiyordum. Beni izlediğini bilmenin verdiği keyifle söyleyeyim istiyordum. İstiyordum kısaca, bu gece Elçin'i burada istiyordum.

Bunu söylemeye gerek olduğunu da düşünmüyordum aslında. Elçin de biliyor olmalıydı sonuçta onu istediğimi. Bu çok ütopik veya garip bir istek değildi. Evet şanssızlık ikimiz de aynı gün çalışmaya başlamıştık. Evet şansızlık aynı gün çalışmaya başladığımızdan Elçin normalden çok daha yorgun olacaktı, bunu tahmin ediyordum zaten. Ama biraz gözükse bile yeterdi bana. Sadece bir süreliğine uğrasa bile yeterdi. Ya da en azından gelmek istediğini ama gelemediğini belli etse bile bu kadar kırılmazdım sanırım. Ama bunlar yerine "Yorgunum Barış ya." gibi inanılmaz isteksiz bir cümleyle karşılaşmak gereğinden fazla kırmıştı sanırım kalbimi.

Aklım Elçin'in cümlesinde ve gelmeyecek olmasındaydı. Bir yandan olduğumuz ortama ayak uydurmaya çalışıyordum ama yapamadığımın da farkındaydım. Gülçin telefonu kapattığım gibi bir terslik olduğunu anlamıştı ama anlatmam için zorlamak yerine iş konuşarak kafamı dağıtmaya çalışmıştı. Olmadı tabi. O da biliyordu ama elinden geleni denemişti en azından. Bizimkileri susturan da biraz Gülçin'di muhtemelen.

Kimse bir şey demiyordu ama grup arkadaşlarıma da haksızlık ettiğimin farkındaydım. Sonuçta benim gibi onların da ilk günüydü. Ben gibi onlar da heyecanlıydı. Ve ben surat asıyordum heyecanı paylaşmak yerine. "Ah Elçin ah..." diye söylendim kendi kendime. Buradan çıkıp eve gidesim bile gelmiyordu şu an. Öyle kızmıştım bu sefer. Ben bu kadar üzülürken eve gidip onu mışıl mışıl uyurken bulunca geçecekti çünkü sinirim. Gördüğüm an geçecekti. Ya da daha kötüsü geçmeyecekti ki Elçin'e en uzun süre kızgın kalmayı başardığım süre olurdu bu durumda bugün.

Toparlanmam gerekiyordu kesinlikle. Bu gece bana zehir olmuş olabilirdi ama başkalarına da zehir etmek hakkım değildi çünkü. Derin bir nefes alıp "Gerginim gergin." diyerek gülmeye çalıştım ama aynı grupla çok uzun süredir arkadaştık. Yemiyorlardı böyle numaralarımı haliyle. "Abi tamam." dedi yumuşak bir sesle Batu. Batu'yu dalga geçmeden konuşurken görmek tuhaf olduğundan garip garip baktım yüzüne. "Ne var lan?" dedi hemen gülmeye başlayarak, "Arada biz de ciddi olabiliyoruz herhalde!".

Dediğine güldüğümde Ongun "Oğlum sanki hiç çalmamışım gibi hissediyorum ben şu an ya!" diyerek saatlerdir benim yüzümden yapamadıkları muhabbeti başlattı. Herkes Ongun gibi hissediyordu zaten. Tuhaf bir duyguydu. Çok tuhaf hem de... Ama sanki burada ilk çıktığımız gündeki gibi hissediyordum kendimi, yıllar öncesinde. Bunu bizimkilere söylediğimde "Heh ya!" dedi Ongun, "Tam olarak o his bendeki de. Ne lan bu? Çok garip bir şey.".

"Heyecanla nostalji karışımı Ongun bebeğim." diyerek yanımıza geldi Gülçin, "Çarpar he, dikkat edin.". Tam keyfimiz yerine gelmişken barda aniden artan gürültüyle bütün başlar oraya döndü. Keyfim biraz daha yerine gelmiş gibi sırıttım. Batu "Ooo Barış'ın destekçiler geldi." derken kalkıp kalabalık gruba doğru yürüdüm.

CapellaWhere stories live. Discover now