İğne

4.3K 307 988
                                    

Sean Lennon - Parachute

Annemin sesiyle kendime geldiğimde yutkundum birkaç kez üst üste. Ne olmuş olabilirdi bu kadar acil? Babam kaşları çatık endişeyle "Oğlum iyi misin?" diye sorduğunda başımı sallayıp kalktım yerimden. Hızla odama doğru giderken "İyiyim merak etmeyin." diye bağırıp odanın kapısını kilitledim. Aklıma bin bir türlü şey geliyordu acil olabilecek. En masumu bile aklımı çıkarıyordu ama... Odanın içinde heyecanla oradan oraya giderken kulağıma iyice bastırdığım telefondan sesi gelsin diye bekliyordum. Ama açmıyordu. Telefondan gelen o tek düze ses sinirimi bozuyordu sadece. Bebeğimin sesi gelmiyordu bir türlü. Acil yazalı 15 dakika olmuştu. Ve telefon açılmadıkça içimdeki sıkıntı büyüyordu.

Uzun uzun çalıp kendi kendine kapandı telefon tekrardan. Üçüncü kez oluyordu bu sabrım kalmamıştı. Son kez arama tuşuna basıp hoparlöre alarak yatağın üstüne bıraktım telefonu. Bir yandan da evden bir an önce çıkabilmek için üstümdekilerden kurtulup normal bir şeyler giymeye çalışıyordum.

Kazağımı kafamdan geçirmeye çalışırken sonunda sesi duyuldu bebeğimin, "Barış.". Kazağı çekiştirip telefonu kulağıma götürdüm hemen, "Bebeğim, ne oldu?". Yutkunup "Yok bir şey." dedi, "Hallettim ben.". Sinirli bir nefes verdim. Elimi saçlarımdan geçirip kendimi yatağa bıraktım. Bacaklarım sanki ağırlığımı taşıyamıyorlar gibi hissettirmişlerdi çünkü. "Elçin" dedim sinirden titreyen sesimle, "Benim kaç dakikadır neler düşündüğümü biliyor musun sen? Bir şey oldu sandım. Ne demek hallettim ya?". Sakinleştirmek isteyen bir ses tonu vardı. Ama sesi yorgunluğunu ele veriyordu. Sinirden duymak istemiyor gibi davranıyordum yine de. "Tamam özür dilerim Barış." diye mırıldandı, "Korkuttum farkındayım. Özür dilerim. Ama hallettim işte uzatmasak?".

-Ya Elçin-

-Annenlerde değil misin sen?

Sinirimi bu sefer tutmaya bile çalışmadan "Dalga mı geçiyorsun sen benimle?" diye sordum, "Ben burada ne kadar korktuğumu anlatmaya ça-". Sonunda dayanamamış olacak ki "Anladım Barış! Anladım korktun." diye yükseltti sesini, "Ama annenlerdeysen adımı söyleyip durma lütfen.". Artık kontrolden çıkmış gibi hissediyordum kendimi. Sinirle güldüm sadece bir süre.

-Derdimiz bu mu ya? Gerçekten şu an bunu mu düşünüyoruz?

-Evet bunu düşünüyorum.

-Elçin-

-Adımı söyleme artık Barış!

Telefonu göğsüme bırakıp gözlerimi sıktım. Dalga mı geçiyordu bu kız benimle? Ben korktum derken bu tavrını da adını söylememe bu kadar takılmasını da anlamıyordum. Bu anlamamam da bütün korkumu sinire dönüştürmeyi başarmıştı.

Karşımdaymış gibi elimi teslim oluyormuş gibi kaldırdım, "Tamam söylemiyorum.". "Teşekkürler." dedi sakin bir sesle. Ama onun da sinirlendiği sık sık verdiği nefesinden belliydi. Bir süre nefeslerimiz konuştu bizim yerimize. Sonunda sakinleştiğimi düşünerek "Ne oldu anlatacak mısın?" dedim. Ama "Hayır." demesiyle sinirim geri döndü. Yatakta aniden oturur vaziyete gelip derin bir nefes aldım. Elçin de nefesimi duymuş olacak ki "Barış." dedi ama konuşmasına izin vermeden ben konuşmaya başladım.

-Ya acil diyorsun. Büyük harflerle acil diyorsun hem de. Arıyorum açmıyorsun. Kaç kere aradım haberin var mı Elçin? Aklım çıktı benim bir şey oldu diye. Sonra gelmiş bir şey yok, anlatmayacağı-

-BABAM YOKMUŞ BABAM! TAMAM MI?

Derin bir sessizlik... Derin bir utanç... Gözlerimi kapayıp okkalı bir küfür savurdum kendime. Nasıl bir hayvandım ki ben kızın üstüne gidiyordum bir de? "Elçin" dedim hızla zayıflayan sesimle. "Tamam önemli değil." dedi daha ben özür bile dilememişken. Sesi hala titriyordu ama bağırmıyordu en azından. "Önemli." dedim, "Çok önemli hem de. Hayvanlık yaptım. Özür dilerim. Düşünemedim. Sana bir şey oldu diye düşünürken s-". "Tamam Barış." diyerek kesti sözümü, "Sen de haklısın. Normal davranmadım ben de. Sıkıntı yok.". Anlayışı karşısında daha da ezilip "Neredeymiş baban?" diye sordum utanarak, "Bulabildiniz mi?".

CapellaKde žijí příběhy. Začni objevovat