Özlem

4.1K 259 331
                                    

Minnie Riperton - Loving you

Merhabalar!

Duyuru görünce ne olduğunu anlıyorsunuz artık. Ve evet doğru tahmin, haftaya bölüm gelmeyecek maalesef. Sınavlarım olacak yetiştirebilirim diye düşünmüştüm ama yetişmeyecek gibi. Sınavlar bittiği gibi yazacağım. Arada atmaya söz vermeyeyim ama şimdilik 6 Nisan'da görüşmek üzere diyelim.

Sevgiler😘😘

Düşünceliydim bu ara. Hiç olmadığım, hiç olmak istemeyeceğim kadar düşünceliydim. Amerika'daki işleri düşündükçe gözümde büyüyordu. Onları bir iki güne halletsem koca bir hafta vardı önümde. Arkadaşım çoktu tabi ki Amerika'da. Yıllardır oradaydım sonuçta. Görüşür, eğlenirdik haliyle ama Elçin'i bir hafta görememek bozuyordu moralimi.

Çok yoğundu bu ara bebeğim. Bahar geldi rahatlarım diyordu ama yalancı çıkarmak ister gibi bütün işler bir araya gelmişti. Mert mezun olacaktı. Onun tezini düzeltmesi gerekiyordu. Tez sunumunu da halletmeleri gerekiyordu aynı zamanda. Mert'in projesinin kendi kısmı bittiği için artık gitmiyordu laba. Labda işler artmıştı haliyle. Projenin biraz şekil değiştirmesiyle de yaptığı deneylerin birçoğu projeyle alakasız kaldığı için tekrarlaması gerekiyordu. Sene sonu öğrenci raporları ve yeni makale başlangıcı derken başını kaşıyacak vakti yoktu bebeğimin. Yüzünü göremiyordum doğru düzgün. O yüzden artık çalışırken yanında oturmama izin vermeye başladı. Başka türlü görüşemeyeceğimize kanaat getirmiştik çünkü. Elçin çalışırken ben de kitap okuyordum, bir şeyler yazıyordum ya da -genelde- Elçin'i izliyordum.

Böyle bir dönemin üstüne bir haftalığına Amerika'ya gitmek doğal olarak güzel gelmiyordu. Bileti aldığım zaman Elçin'i tanıyor olsaydım keşke. Gerçi tanışmamız ve birlikte olmamız iki ay sürdüğünden yine ben tek başıma alırdım biletimi muhtemelen. Hatta o zamana almamış olsaydım kafa dinlemek için yeni yıla bile alabilirdim belki bileti. Yalnız gittiğim Amerika'ya vedam yine yalnız olmak zorundaymış demek. Belki ileride Elçin'i de alır kaçardım tekrar. Ama şimdilik elimizdekilerle olan buydu demek.

Kapının çalmasıyla bölünen düşüncelerimi düzeltip aklımın bir köşesine yerleştirerek kucağımdaki gitarı bıraktım kenara. Kapı çaldığına göre Elçin değildi gelen. Siparişler gelmiş olmalıydı. O yüzden çok da acele etmeden gittim kapıya. Ama gelen siparişler değildi. "Hoş geldin." diyerek öptükten sonra kapıyı açtım biraz daha, "Geçsene içeriye.".

"Erkenciyim ben galiba." dedi gülerek, "İşten çıkıp gelince direkt...". "Ne olacak abi ya. Geç otur hadi." diyerek koltuğu gösterdim, "Bira?". "Olur." derken yerleşti koltuğa. Biraları bardaklara dikkatle doldururken "Elçin de gelir birazdan." diye seslendim, "Yoğun bu ara labda.". Ben salona girerken "Duydum duydum." dedi gülerek, "Geçen aradım da bir saat söylendi.". Biraları sehpaya bırakıp koltuğa oturduğumda "İyi bari birine söylensin." dedim, "Bana iyiyim deyip duruyor.". "Üzülürsün diye kıyamıyordur." dedi gülerek. Sonra da lafı değiştirmek ister gibi etrafına bakındı, "Ev güzelmiş baya.".

Sanki görmemişim gibi Ateş'le beraber baktım ben de, "Seviyorum ya. İyi geldi bana da.". "Ben seni bölmedim değil mi abi ya?" diyerek gitarı gösterdi. Gülerek aldım gitarı arkasından, "Yok ya bir şey yapmıyordum. Öyle oynuyorum gitarla ben çok.". Birasından büyük bir yudum alıp "İşin tabi." dedi ama çok ani sustu. Aniden bir şey hatırlamış gibi ekşidi yüzü. Göz kırptığımda "Ya o gece" diye başladı konuşmaya. Utku piçini gördüğümüz geceden bahsediyordu muhtemelen, "İyi mi yaptım sizi öyle apar topar çıkararak bilmiyorum. Kusura bakmadın değil mi? Bir anda görünce ne yapacağımı bilemedim ben de.".

CapellaWhere stories live. Discover now