Misafir

3.6K 265 439
                                    

Deniz Tekin - Bende Bir Problem Var

O da nesi? Bölüm yok deyip bölüm mü geldi yoksa?:)) Dayanamadım efenim buyrun yeni bölümle baş başa bırakayım sizleri.

İyi okumalar:)

Ben şaşkınlıkla bakarken onun yüzünde kesinlikle şaşkınlıktan eser yoktu. Sanki gecenin bu saatinde bana gelmiş olması çok normaldi. Sanki gecenin bu saatinde kapımı deli gibi çalması da normaldi. Barış'ın şu an -Nedense!?- yarı çıplak durması da gayet olağan bir durumdu. Benim böyle nefes nefese olmam, muhtemelen saçımın başımın dağınık olması, yüzümdeki şaşkınlık; her şey çok normaldi onun için. En ufak bir şaşırma yoktu yüzünde. Ama büyük, çok büyük bir muzur sırıtış vardı.

Kendime gelmeye çalışıp başımı hafifçe iki yana salladım. Boğazımı temizlerken Barış'ı hafifçe içeri ittirip kapıya doğru bir adım attım, "Mine, ne işin var ablacım burada?". "Ben de seni çok özledim ablacım. Hoş bulduk." diye gülüp boynuma sarıldığında şaşkınlığımı atamamış bir şekilde gülümsedim ben de. "Hoş geldin hoş geldin." dediğimde "E buna da şükür." diyerek içeriye bir adım attı. Barış'a elini uzatıp "Mine ben." dedi. Yüzündeki gülüş daha da büyümüştü. Gözlerini Barış'ın çıplak üstünde gezdirip "Baldızın oluyorum sanırım." dediğinde Barış kendine yeni gelmiş gibi tişörtünü geçirdi başından. "Pardon ya. Ben uyurken-" diye cümlesine başladı ama Mine'nin suratındaki 'Kendini boşa yorma' ifadesinden olsa gerek gülüp "Barış ben de. Memnun oldum." diye tamamladı.

"Ben de, inanamayacağın kadar çok hem de." dedi sırıtarak, "Geçebilir miyim içeri?". "Ay tabi geç ablacım hadi." diyerek sırtından iteledim hafifçe. Salona girdiği gibi kedinin yanına gidip burnunu burnuna sürttü uyandırmak için. Kedi anında mırlamaya başlayınca "Neyse en azından biri memnun oldu geldiğime." diyerek güldü. "Mine ya!" diye kızdım, "Haber vermediğin için şaşırdım sadece. Niye memnun olmayayım?". Çantasını kenara koyup kendini koltuğa attı. "Aradım aslında." deyip üstündeki ceketi çıkarmaya çalışırken gülümsemeye devam ediyordu, "Ama açmadın. İşin vardı herhalde.".

O yüzündeki gülümsemenin hesabını Barış gidince alacağım Mine hanım.

"Yoğunum demiştim ya bu ara. Tez okuyordum, duymamışım demek." dediğimde "Hıhı" dedi sadece. Gözü sürekli Barış'la benim üzerimde gezip duruyordu. Ben bir minik basılmanın utancını yaşarken aynı anda şaşkındım da hala. Mine'nin haber vermeden gelmesinin altında ne olabileceğini de düşündüğüm için içimde büyükçe bir sıkıntı oluşuyordu. Barış da olağandan fazla şaşkın olduğu için Mine çok eğleniyor olmalıydı bizimle.

Kedinin tekli koltuktaki keyfini bozup oraya oturduğu için Barış'ı hafifçe üçlü koltuğa doğru ittirip oturdum. Ama Barış oturmak yerine "Aç mısın Mine?" diye sordu. Mine gözlerini kısıp biraz düşündükten sonra "Bir şeyler tırtıklayabilirim aslında. Ama otur sen enişte ben yaparım." dedi. Barış tabi ki ortamdan soyutlanmıştı çoktan. Mine'nin enişte demesiyle otuz iki diş sırıtıyordu. Gülümsemesini biraz bile azaltmadan "Yok yok otur sen. Ben yaparım şimdi bir şeyler." diyerek mutfağa doğru giderken Mine de ben de sırıtarak arkasından baktık.

"Scoreeee!" diye fısıldadı Mine Barış gözden kaybolunca, "Ablacım bu nedir?". "Barış." dedim sırıtarak, "Anlattım ya bir sürü Mine.". "Anlattın da kendisi Yunan tanrısıdır demeyi unutmuşsun abla." dediğinde salonu inletecek bir kahkaha attım. "Hoşuna da gidiyor. Bak bak..." diye dalga geçti, "Enişteciğimi izlemeye götüreceksin değil mi beni?". Gülümsememi durdurmak ister gibi dudaklarımı ısırarak koluna vurdum. Mutfak tarafını kontrol edip biraz daha eğildim Mine'ye doğru. Parmağımı kaldırıp "Bir" dedim tehditkar olmasını umduğum bir sesle, "Enişte deyip durma çocuğa.". "Aa niye ki ya?" dedi şaşkın şaşkın, "Gayet hoşuna gitti bence.". "Onun gider öyle hoşuna, Barış abi de sen. Barış da diyebilirsin. Ne istiyorsan." dediğimde "Enişte hariç istersen Mahmut de diyorsun." diye kıkırdadı.

CapellaWhere stories live. Discover now