Hazırlık

1.5K 147 179
                                    

Patti Smith - Because The Night

Selamlaaaar!

Size birkaç haberim ve açıklamalarım olacak. Bilemiyorum beğenecek misiniz bunları ama benim açımdan düşünerek değerlendirmenizi rica edeceğim yazmadan önce:)

Yeni bulduğum iş dolayısıyla günde 12 saate kadar çalışmam gerekecek. Ne garip iş derseniz, kesinlikle size katılıyorum ama şartlar işte:) Haliyle günde 12 saat çalışıp aynı zamanda yazmam biraz zor olacak. Merak etmeyin bu bir final açıklaması değil:) Sadece bazı haftalar bölümler yetişmeyebilir ya da gününde gelmeyebilir diye önceden açıklamak istedim. Elimden geldiğince düzenlemeye çalışacağım bu durumu ama özellikle bu hafta ve önümüzdeki hafta biraz bocalayabilirim, şimdiden özür dilerim bunun için. 

Açıklamam bununla bitmedi ama:) Biraz önce açıkladığım şey yüzünden bu hafta azıcık ama çok azıcık kısa oldu bölüm. Şöyle bir paragraf daha olabilirdi ama aslında tam da burada bırakmak istedim çünkü hazırlıkları anlatırken kendimden geçtiğim için düğün kısmına geçemedim:) Düğünü sıkışıklıkta değil içime sinerek yazmak istediğimden fena da olmadı aslında bu durum:) Haftaya yetiştirebildiğim takdirde düğünde görüşürüz. 

Kocaman öpücükler ve sevgiler:)

Eli yanağının altında bana tatlı tatlı gülümserken "Biliyordum ki!" dedi cıvıl cıvıl bir sesle. Gözlerini kırpıştırıp "Hem de daha ilk günden biliyordum." diye devam etti. Burnunun ucuna hafifçe vurup "Nereden biliyordun acaba küçük hanım?" dedim ağzım kulaklarımda, "Ben bile bilmiyordum. Hatta bilmemenin dışında çok olasılık dışı olarak bakıyordum.".

Ağzım kulaklarımdaydı evet. Uyandığımdan beri toparlayamamıştım kendimi. Gülüp duruyordum. Günün birinde evleneceğim için bu kadar mutlu olacağımı, ağzımı toparlayamayacak kadar mutlu olacağımı, söyleselerdi kesinlikle inanmazdım. Öyle inanılmaz karşı değildim evlilik fikrine oysa. Çok manalı gelmiyordu sadece. Hala da çok geldiği söylenemezdi belki ama işte mutluydum. Hayatımızda değişen tek şey sıfatlarımız olacaktı aslında. Biz yine aynı sevecektik, biz yine aynı yaşayacaktık, biz yine kendi dünyamızda takılacaktık. Ama değişikti işte. Yine de kıpır kıpır oluyordu insanın içi. Anlam veremediğim kıpırtı da gülümsetip duruyordu beni.

Kimse için değildi bu evlilik. Ne aileler ne etraf ne başka bir zorunluluk içindi. Kendimiz içindi. İkimiz de evlilik diye ölmesek de kendimiz içindi. Doğru hissettiriyordu çünkü şu an evlenmek. Dediğim gibi hiçbir şey değişmeyecekti de oysa. Ama istemeden de olsa toplumsal baskının beynimize işlediği saçmalıktan dolayıydı belki bu mutluluk. Neyse neydi aslında. Umurumda da değildi. Mutluydum işte. Mutluydum hayatımdan da hayatımın alacağı yeni şekilden de. Mutluydum, mutluyduk ve önemli olan tek şey de buydu. Evlilik de bahanesiydi işte o mutluluğun.

"Olasılık dışı?" diyerek çıkardı Mine beni düşüncelerimden. Gözlerini kocaman yapmış yüzünde alaycı bir ifadeyle "Bana Barış'ı ilk anlatışını hatırlıyor musun acaba abla?" diye kıkırdadı, "Herhangi bir kimse bu kadar tek olasılık olmamıştı daha önce senin hayatında.". Muhtemelen haklıydı Mine. Hiç kimse beni bu aşamaya getirememişti. Hiç kimseye bu kadar aşık olmamıştım. Hiç kimseyle bu kadar beraber olmak istememiştim. Hiç kimseyle bu kadar beraber olup da sıkılmamazlık etmemiştim.

Benim derdim buydu sanırım. Sıkılıyordum. Sevsem de sıkılıyordum. Yıllarca kendi kendime olmamın getirisiydi belki bu. Çok sevsem de karşımdakini kendime ait bir alanım olmalıydı. Kaçmak istediğimde kaçabilmeliydim. Nefeslenebilmeliydim. Yoksa kabustu benim için. Ama Barış'ta böyle değildi hiçbir şey. Kaçmak istediğim yer onun yanı oluyordu zaten hep. Kucağında küçücük kalacak şekilde oturup saklanmaktı istediğim hep artık. Nefeslenmem onun boynuna sokulup hava olarak kokusunu içime çekmemdi. Bir adım uzağa gidesim yoktu Barış'tan ve bu benim için çok yeni bir şeydi.

CapellaWhere stories live. Discover now