Düğün-2

2K 152 216
                                    

The Beatles - Twist and Shout

Selamlaaaar!

"Sonunda!" dediğinizi duyar gibiyim ama lütfen kusuruma bakmayın. Haftanın 7 günü gece 12'ye kadar çalıştığımdan gerçekten pek bir şeye vakit ayıramıyorum, sadece yorgunum:) 

Eylül bitiminden itibaren bunun düzene gireceğini umuyor o zaman kadar böyle bulduğum her aralıkta gelmeye söz veriyorum. 

Çok beklettiğim için uzuuuuuun yazdım, affedersiniz artık 🙈

Ben sizi özledim, siz de bizi özlemişsiniz umarım. İyi okumalar:)

Tabi ki bizim gibi değişik çiftten normal bir dans beklemiyordu kimse. Yani benim fikrimce... O yüzden 'romantik' dans yerine twist yapmaya başladığımızda şaşıran sayısı beklediğimizden çoktu bence. Bütün romantikliğimizle twist yaparken önce birkaç şaşırma sesleri duysak da sonunda sanırım bizim Elçin ve Barış olduğumuza kanaat getirip hızlı bir şekilde kabullenmişti herkes bu dansı. O şaşıran sesler alkışlara, gülüşmelere, "Deli yahu bunlar!" gibi cümlelere dönüşedursun ben bebeğimin gözlerinin içinde kaybolarak devam ettim dans etmeye.

Gelinliği belki de uygun değildi bu kadar harekete. Ama umurunda mıydı bebeğimin? Hayır! Ballarını gözlerimden hiç ayırmadan, yüzünde o aşık olduğum gülümsemesinin üst versiyonu, sanki etrafımızda hiç kimse yokmuş, hiç kimse umurunda değilmiş gibi büyük bir keyifle oynuyordu bebeğim. Gelinlikmiş, etraftakiler ne düşünürmüş, o böyle olmalıymış da ama şu da şöyle olmalıymış gibi bütün kuralları yıkarak oynuyordu. Çünkü onun da dediği gibi "bizimdi" bugün, başka hiç kimsenin değil.

Elindeki kalemi vura vura kızarttığı dudağını ısırıp "Barış?" dedi gözlerini önündeki kağıttan ayırmadan. Son zamanlarımızın en önemli kağıtlarıydı bunlar. Sürekli ortalıktalardı. Çünkü sürekli bir plan yapmamız gerekiyordu düğün için. Yaklaşık beş dakikadır sessiz bir şekilde dudağına kalem vurmasından gelebilecek her türlü olumsuzluğa karşı derin bir nefes alıp "Söyle bebeğim." dediğimde kaldırdı gözlerini. "Dans?" dedi sorar gibi, "Seçmedik hala dans şakımızı farkında mısın?".

O kadar çok yapılması gereken şey vardı ve bunların hepsi o kadar boğuyordu ki beni... Sadece bebeğim mutlu olsun istiyordum. O mutlu olsun diye gözlerim sürekli yüzünde, gözlerinde, elinin bir minik hareketinde geziniyordu. Her yeni bir şey çıktığında ya da karar vermemiz gereken bir şey olduğunda karar vermeye falan uğraşmıyordum. Sadece Elçin'i izliyordum. O zaten kararını bir hareketiyle illa ki belli ediyordu. Ve o karara ben de destek çıktığım an her şey mis gibi oluyordu.

Ama şu an o ifadelerden hiçbiri yoktu yüzünde. Muhtemelen yeni hatırlamıştı öyle bir şey yapmamız gerektiğini ve çok az bir süre kaldığı için gereğinden fazla gerilmişti benim küçük bebeğim. Gözbebekleri büyümüş bana sanki dünya üzerinde başımıza gelebilecek en kötü şey buymuş gibi bakıyordu.

Bu sefer işaretleri dinlemek yerine ayağa kalkıp gittim bebeğimin yanına. Yüzünü ellerimin arasına alıp dudaklarına bir öpücük bıraktığımda "Bir şey söyle!" diye mızıldandı küçük bir çocuk gibi, "Neyle dans edelim?". Derin bir nefes alıp baktım gözlerinin içine. Gerçekten hiçbir fikri yoktu bu sefer kesinlikle. İnisiyatif alıp bu karar benim vermem gerekiyordu belli ki. Söyleyeceğimden çok emin olmamakla birlikte "Dans etmemiz zorunlu mu peki?" diye sorduğumda tek gözüm Elçin'in kızmalarına hazır bir şekilde kapanmıştı bile.

Beklediğim olmadı. Başını yana yatırıp "Zorunlu mu?" diye tekrarladı bebeğim sadece sakince. Sakinliğinden aldığım güçle "Yani edebiliriz de tabi ama bize özel bir şey olsa?" diye devam ettim konuşmama ama Elçin'in kıkırdamaya başlamasıyla duraksadım. "Zaferlerim falan demeyeceksin değil mi bebeğim?" diye sordu kıkırtısı arasında, "Yani çünkü evet normal değiliz de o kadar da...". Başımı sallayıp gülümsedim haline. Gergindi evet. Tüm bu işler geriyordu bebeğimi. Ama mutluydu da bir yandan. Elçin'den hiç beklemeyeceğim kadar mutluydu hem de. Gerginliği hep gülüşünün arasında yok oluyordu böyle. Böyle tatlı tatlı gülünce geçiyordu onun da gerginliği. Çünkü o gülüşe cevap vermemek imkansızdı. Ben de gülüyordum haliyle. Ben gülünce de işte...

CapellaWhere stories live. Discover now