Hasta

1.7K 112 92
                                    

Tom Odell - Heal 

Merhabalar!

İyisinizdir umarım. Akıl ve vücut sağlığınız yerindedir, karantina günlerini geçirelebilecek en iyi şekilde geçiriyorsunuzdur. 

Bugün bir miktar yazasım geldi. Hazır gelmişken kaçırmayayım dedim, bir şeyler karaladım sizin için. Bir minik akıl dağıtması, bir minik özlem giderme, bir minik sizlerle konuşma bahanesi diyelim:) 

İyi okumalar diler hepinizi sosyal mesafemizi koruyarak severim!

Kimse sevmezdi bence hasta olmayı. En nazlanmayı seveni bile sevmezdi. Çünkü kimse o ağrı, sızı, ateş nöbetleri, salya sümük olma durumu gibi şeylere sırf nazlanacak diye katlanmak istemezdi muhtemelen. Her ne kadar erkeklerin bu işe bayıldığı ve nedense, sanki kadınlar asla nazlanmıyormuş gibi, bebeğe dönüştükleri düşünülse de bir erkek olarak söyleyebilirdim ki kesinlikle sevmiyordum hasta olmayı. Elçin'e nazlanma kısmı güzel değil miydi? Tabi ki güzeldi! Ama onu istediğim zaman yapardım. Bunu yapmak için illa ki hasta olmama gerek yoktu. Zira ben hastalıktan baya baya nefret ediyordum.

Neyse ki çok sık hasta olmuyordum zaten. Ama işte birtakım kavgalar vs. derken bebeğim baya bakmıştı aslında bana. Tekrar ediyorum, o anları tabi ki seviyordum ama o anların illa ki hastalıkla bağlantılı olması gerektiğine inanmıyordum. Buna karşılık Elçin hasta olduğunda ona bakmaya bayılıyordum. İlk başta en ufak bir fikrim yoktu ne yapılması gerektiğiyle ilgili ama her şeyi olduğu gibi bunu da öğretmişti bebeğim ve yine farkında değildi tabi ki. İlk hastalandığında, yanına gitmeye bile korktuğum zamanlarda, neredeyse havale geçirtiyordum bebeğime ama artık biliyordum nasıl bakılacağını. Benim her zaman nazlı olan bebeğim de biraz daha nazlanıyordu tabi o dönemlerde. Abartmadan, tatlı tatlı. Bizim minik oyunlarımızdan biriydi aslında o zamanlar da. Pek farkı yoktu.

Dediğim gibi hasta olmayı sevmiyordum. Ama en en en sevmediğim hastalık etkisi ateşti sanırım. Zaten terlemekten nefret ederdim, sanki seven varmış gibi, bir de üstüne o ateşten açılamayan gözler, sürekli bir uyku hali, kafanı tam toparlayamama eklenince iyice sinirleniyordum. Evet hasta odluğum için kendime sinirleniyordum, o derece bir nefretim vardı ateşe. Ama maalesef şimdi tam da o nefret ettiğim durumun içindeydim. Neler neler yapmak geçiyordu içimden ama ateşten elim kolum kıpırdamıyordu sanki.

Duş biraz iyi gelmiş gibi olunca bebeğimi almıştım kollarıma. Bulaştırmak gibi bir amacım yoktu tabi ki, sadece ateşim azalmışken içimden gelenlerin en güçlüsünü yapmak istemiştim. Ama tabi ki ateşim buna bile çok uzun süre izin vermedi. "Bir duşla benden kurtulacağını sanıyorsan yanılıyorsun!" der gibi fark ettirmeden bir anda yükseldi. Öyle hızlı oldu ki o geçiş hastalandığımdan beri bir saniye bile gözlerini benden ayırmayan bebeğim bile fark edemedi. Hatta ben bile edemedim de gözlerim kapanmaya başlayınca anladım durumu.

Direndim bir süre ama yenildim tabi ki. Yenilmeyi hiç sevmediğimi, sadece Elçin'e yenilmeyi kabul edebileceğimi bilen bilir. Tabi ki bu durumda ateşe yenilmek de hiç hoşuma gitmedi. İnatla açmaya çalıştım gözlerimi çok uzun süre ama belli belirsiz bir uykunun içine girmiştim bile maalesef. Öyle ki bebeğimin kalktığını hissetmemiştim. Kuş gibi de olsa bebeğimin o tüy ağırlığının kolumdan kalktığını saniyesinde hissederdim normalde. Ama hissettirmemişti hastalığım. Ta ki duyduğum tiz çığlıkla beraber inlemeye kadar.

Sonrası tam bir kabustu. Uyuyup uyumadığımı anlamadığım o arada gözlerimi açmak için verdiğim savaş, kalkmayan başımı zorla kaldırmaya çalışmam, acıyan boğazımı zorlayıp "Bebeğim?" diye seslenme çabalarım... Ve sonuç olarak hiçbirini tam olarak yapamadığım gerçeği. Sonunda birbirine yapışmış gözkapaklarımı ayırdıktan sonra elimden güç alarak doğruldum biraz. Biraz önce bebeğim gerçekten kollarımda mıydı yoksa rüya mı görüyordum henüz ona bile karar vermiş olmasam da şu an burada olmaması ve gerçek olup olmadığından emin olmadığım çığlık bir kez daha kendimi zorlayıp "Bebeğim?" diye seslenmeme sebep oldu.

CapellaWhere stories live. Discover now