Sakin

4.2K 296 509
                                    

Michelle Gurevich - I'll Be Your Woman

Geldiğinden beri gergindi. Kafasında bir şey vardı görebiliyordum. Bakışlarının önüne o soğuk seti çekmişti çünkü yine. Genelde bana kızınca olurdu bu ama bana kızacağı ne yapmış olabilirdim ki? Git dedi geldim oturdum, bekledim burada. Dışarıyı izledim, aklımdan birtakım planlar yaptım. Başka da bir şey yapmadım. Ama geldiğinden beri bir sessiz Elçin, gergin. Aslı'yı anlamış olması için çok zeki olması lazım. Çünkü Aslı Elçin'i gördüğünden beri yanıma gelmek şöyle dursun elinden gelse beni kovacak kıvama geldi.

Gözlerini masadan hiç kaldırmayınca elimi uzatıp çenesinin altından tuttum, "Bebeğim neyin var?". Sonunda gözlerini kaldırıp gözlerime dikti. Yüzüne olabilecek en sahte gülüşü yerleştirip "Yok." dedi, "Yok bir şeyim. Her şey yolunda.". İnanmamış olsam da sesimi çıkarmayıp arkama yaslandım. "Sen öyle diyorsan..." diye mırıldansam da tepki vermeden kahvesini içmeye devam etti.

Sessizlik istiyorsan sessizlik veririz Elçin hanımcım.

Sessizliğine sessizlikle cevap verince can sıkıcı bir sessizlik eşliğinde bitirdik kahvelerimizi. Aynı sıkıcı sessizlikle kalktık kahveciden. Ve aynı sıkıcı sessizlikle yürüdük bir süre. Sinirli bir nefes eşliğinde sessizliğe son verdiğimde yüzüme baktı şaşkınca. Sanki şaşırılacak bir şey varmış gibi... "Ne oluyor Elçin?" dediğimde de o şaşkınlığı azalmadı, "Ne ne oluyor?". "Soruyor musun bir de?" dedim sinirle. Sesim biraz fazla çıkmış olacaktı ki etrafına bakınıp bir adım daha yanaştı bana, "Barış şu an neye kızıyorsun? Anlamıyorum seni.".

Şaşırma sırası bendeydi şimdi de. Yüzüme alaycı bir gülümseme yerleşti istemsizce. Dudaklarımın arasından kaçan gülüşe de engel olamadım. Olabilseydim keşke çünkü Elçin'in gözlerinde artan ateşi görebiliyordum. Ama kaçmıştı bir kere ve kızmıştım galiba bu sefer Elçin'e. O kızgınlıkla "Kapatıyorsun kendini!" dedim, "Kapattın, yoksun son bir saattir! Ne oluyor?". Sakin durmaya çalışması tam olarak o noktaya kadardı sanırım. Dişlerinin arasından "Burada değil" dedi, "Bu kadar ortalıkta değil. Eve gidelim.". "Muhteşem ya!" dedim hızlı adımlarla eve doğru ilerleyerek, "Muhteşem bir gün oldu gerçekten. Çok sağ ol bebeğim. İnanılmaz iyi geldi!".

Cevap vermek yerine kötü kötü baktı yüzüme. Dudağının kenarını kendini sıktığı belli olacak şekilde ısırıyordu bir yandan da. Parmağımı uzatıp dudağını işkenceden kurtarmak istedim ama umursamamaya çalışarak önüme döndüm bunun yerine. Ve sıkıcı sessizlik geri döndü...

*

"Bir sigaralık hak ver bana." dedi eve girdiğimiz gibi, "Bir sigara sadece. Sonra ederiz kavgamızı.". O balkonda sigarasını içerken ben de koltukta tırnaklarımla oynayıp düşünüyordum. Çok tecrübem yoktu falan ama kavga da böyle olmuyordu muhtemelen. "Bir sigara sonra kavga ederiz." diyerek randevuyla kavga edilmiyordu yani her ilişkide. Ne bileyim çocuklarının yanında kavga etmemek için kendini tutan çiftler vardı belki. Ama onlar da saatle sözleşip kavga etmiyorlardı herhalde. Bizde bir tuhaflık vardı. Genel olarak sevsem de bu tuhaflığı böyle zamanlarda hoşuma gitmiyordu.

Derin bir iç çekerek eğilip balkona baktım. O gün gibi dertli dertli çekiyordu sigarayı içine. O günkü gibi dayanmıştı korkuluklara. Dünyadan bir haber gibi sigaranın dumanıyla kendini boğmaya çalışıyordu. Ve o günkü huzursuzluk vardı içimde yine. Bir şey de yapmamıştım oysa ki. Ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu ve böyle kendini kapatıp kendi kendini daha da sinirlendirmesine sinirleniyordum.

Kendi kendimi yemeye devam ederken önce balkon kapısının açılmasını sonra da yumuşak adımlarının sesini duydum. Ne yapmalıydım şimdi? Gardımı mı almalıydım mesela? Ya da böylece beklemeliydim belki de. Derdi olan oydu. Bu sefer konuşmayı o yapacaktı o yüzden. İfadesi hiç değişmemiş bir şekilde gelip tekli koltuğa oturdu. Gözlerini yerden kaldırmadan "Ne zamandan?" diye sorduğunda kaşlarımı çatıp baktım. Ama bana bakmamakta ısrarcıydı. O yüzden "Ne ne zamandan?" diye sormak zorunda kaldım.

CapellaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin