Plansızlık

1.8K 167 306
                                    

123 - Binalar

Selamlar!

Bir minik sorum var. Artık aramızda kibarlık yapmayı gerektirecek bir şey kalmadı diye düşünerek soruyorum bu soruyu, dürüst cevaplar alacağımı biliyorum :)

Bir süredir hikayeye olan ilginin azaldığını hissediyorum. Finale gitsek mi yavaştan?

Öpücükler 😘

Kaçıncı gündü bugün? Ne kadar süredir karavanla geziyorduk? Ayın kaçıydı bugün? Gün neydi? Rotamız neresiydi? Hiçbir kavramımız kalmamıştı. Hırvatistan'a girdikten sonra ben kendimi kaybetmiştim. Nedenini inanın bilmiyordum. Karavan tatilinden önce Hırvatistan'a özel bir ilgim yoktu. Hep duyuyordum, güzeldi ama illa ki gidip göreyim dediğim yerlerden biri değildi. Ama ne olduysa Barış'la rota bakmaya başladığımızda olmuştu. Avrupa mevsimden dolayı gözümüzü korkuttuğundan Balkanlara yönelince minik minik araştırmalara başlamıştık. Ve o araştırmalar esnasında ani bir aşkla vurulmuştum Hırvatistan'a.

Ani aşkım devlerin aşkına dönüşmüştü ama Hırvatistan'a geldiğim gibi. Farklı hissettiriyordu burası bana. İnsanları, havası, tarihi, yapıları, doğası... Her şeyi farklı hissettiriyordu. İçimde anlamadığım bir huzur vardı. Aldığım nefes bile daha güzel gibi hissediyordum. Saçma bir mutlulukla sırıtıyordum sürekli.

Barış bu halimle çok dalga geçiyordu haliyle. Aksi düşünülemezdi zaten... Ama birkaç gün içinde o da bana ayak uydurmuştu sanırım. O da fazla sevmeye başlamıştı gittiğimiz yerleri. Zagreb mesela... Hırvatistan'ın kesinlikle daha güzel şehirleri vardı. Zagreb de güzeldi ama daha çok 'ciddi' bir şehirdi. İş kokuyordu, ciddiyet kokuyordu. Ama o kokuyu umursamadan biraz uzaklaşırsan ara sokaklarında hayat bambaşkaydı. Minicik restoranları, iki kişinin zor oturacağı masaları olan barları, birbirinden değişik ve lezzetli yemekleri ve tabi ki ünlü dondurmacısıyla ikinci yüzünü gülerek gösteriyordu Zagreb bize.

Ciddiyet kokuyor dediğimiz şehirde bile sanırım iki günden fazla geçirmiştik böylece. Ayı yarılamış olmamız gerekiyordu. Belki biraz daha geçirmiştik, tam emin değildim. Umurumda da değildi pek, keyfim ziyadesiyle yerindeydi çünkü. Zagreb'den sonra deniz kenarına inmeye karar verdiğimiz ve Split'te karar kıldığımız için uzunca bir süreyi yolda geçirmiştik. Split'e gitmeden önce aradaki şehirleri en azından bir iki saat gezmeden geçmeye içimiz el vermediğinden bir iki gün de böyle geçirmiştik sanırım.

Şu an karavanımızı Split'te denizi gören bir yere çekmiş tembellik yapıyorduk tabi ki. İşimiz buydu çünkü, tembellik. Biraz benim heyecanımdan dolayı fazla yorulmuştuk geçtiğimiz günlerde sanırım. Ben yorgun hissediyordum en azından. Barış'ın sesi çıkmıyordu tabi ki. Bıraksam 24 saat sürebilirmiş gibi geliyordu. Ama şu an tembellik yapmamızdan onun da çok memnun olduğunu söyleyebilirdim. Hava çok soğuktu çünkü. Deniz kenarına gelmek göz için iyiydi belki ama soğuğu da keskinleştirmişti. Şehre geldiğimiz gibi karavanı bırakıp yemeğe çıkmıştık ve o bize yetmişti. Yeterli soğuğumuzu aldığımız için canımız karavana geri dönmüştük hemen.

Döndüğümüz gibi de Barış'ı yatağa çekiştirdim. İlginçtir ki hiç yaramazlık yapmaya çalışmadan tam da istediğim gibi kollarının arasına aldı hemen beni. Battaniyemizi de üstümüze serip baktık manzaraya bir süre. "Bebeğim" diye mırıldandım sonunda o sonsuz sessizliği bölerek. Barış'tan sadece bir 'hı' çıkması aklının pek de burada olmadığını gösteriyordu sanırım. "Çok mu kaldık sence?" diyerek ilgisini üstüme çekmeye çalıştım. Çektim de. Hemen başını geriye çekip yüzüme baktı, "O nereden çıktı şimdi?".

Karavan tatili nasıl namusu oldu bu çocuğun da her dediğimi bu kadar alınabiliyor bir anlasam!

"Sakiiiin!" dediğimde biraz daha alınıp "Sakinim Elçin!" dedi gıcık bir sesle, "Sıkıldın mı sen? Çok mutlu görüyorsun oysa.". Başımla ikinci dediğini onaylayıp "Gayet mutluyum." dedim, "Amaaaaa...". Uzun amamdan sonra verdiğim derin nefesle biraz toparlanıp "Neye takıldın bebeğim?" diye sordu yanağımı severken, "Belli bir şey üzüyor seni. Restorandaki kıza çok güzel dediğim için mi?". Kıkırdamaya başlayıp koluna vuracaktım ama üstüne çekti beni. Göğsünde gülerken sardı kolunu yine bana.

CapellaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin