3.Bölüm

79.3K 5.1K 1.1K
                                    

Oy vermeyi unutmayın lütfen :)

*

Taşlarla döşenmiş yola adımımı atıp, karşımda tüm ihtişamıyla duran Doğu Lermont'a baktım. Okuldan çok, beyaz taşlarla örülmüş bir kaleyi andırıyordu. Sol tarafında onunla bitişik tek katlı bir yapı daha vardı. Açılabilen dev camları ile ilginç bir şekilde eski zamanlara kadar esen yeni dünyadan bir rüzgarı andırıyordu. Anladığım kadarıyla da yemekhane olarak kullanılıyordu.

Yaşadığım şehirde gördüğüm ve her zaman beğeni ile incelediğim devasa ferforje demir kapıların açık olan tek kanadından bahçeye girdik. Bahçenin etrafı yüksek olmayan duvarlarla çevrelenmişti. Duvarları birbirine bağlayan sütunların üzerine belirli aralıklarla geniş tabağa benzer, ne olduğunu çözemediğim şeyler yerleştirilmişti. Duvarların beyazlığına rağmen tabaklar siyahtı.

Bahçe, normal bir okulun sahip olabileceği bir bahçenin üç dört katı büyüklüğündeydi. Bahçe duvarına yakın alan çimlerle kaplıydı ve birbirine çok yakın olmayan ağaçlar vardı. Diğer yerler ise taşla kaplanmıştı. Biraz ilerlediğimizde, sol tarafımda bir binanın daha olduğunu fark ettim. Okul ile aynı mimari yapıya sahipti ama ondan daha küçüktü.

"Burası kalacağınız yurt," dedi Samantha o tarafa doğru yürümeye başladığımızda. Etrafta sadece bir kaç öğrenci vardı.

Yurdun merdivenlerinden çıkarken dikkatimi çeken tek şey, duvarlara ve yerlere yerleştirilmiş meşaleler, fenerler ve gaz lambaları olmuştu. Doğu Lermont ve yurdunun beni büyüleyen ihtişamından kurtulabildikten sonra fark edebilmiştim ancak.

"Meşaleler ne için?" diye sordum Samantha'ya, bir yandan etrafımı incelemeye devam ederken.

"Burada elektrik kullanımı sınırlı. Sadece bir kaç saat," diye cevap verdiğinde inanamayarak ona döndüm. "Neden?"

"Çünkü burada teknoloji yok," dedi gülümseyerek. "Sorularını sen yerleştikten sonra uzun uzun cevaplayacağım."

Yurda çıkan merdivenleri çıkarken Samantha anlatmaya başladı. "Birinci kat bazı zamanlarda çalışmaları nedeniyle burada kalması gereken profesörler için. İkinci kat kız öğrenciler, üçüncü kat ise erkek öğrenciler için. Net bir ayrım yok, istediğiniz zaman istediğiniz katlara girip çıkabilirsiniz." İkinci kata çıkıp iki yana ayrılan koridorlardan sol taraftakine döndüğümüzde, eski sarayların kapılarına benzeyen, karşılıklı ağır ahşap kapıların önünden geçerken anlatmaya devam etti. "Odalarınız, bir ortak salon ve üç oda olarak ayrılıyor. Her oda iki kişilik, yani ortak salonunuzu altı kişi kullanıyorsunuz. Sen on iki numaralı salonda bir numaralı odadasın," dedi bir kapının önüne gelip durduğumuzda. "Eğer elementini soran olursa ateş olduğunu sandığını ama tam emin olmadığını söyle. Ne olursa olsun, kahin olduğunu kimseye söyleme," dedi sesini alçaltarak. "Sen yerleşip burada olma fikrine alışana kadar, ben bir kaç ufak iş ile ilgileneceğim. Birazdan gelirim," deyip yanımızdan ayrıldı. O gidince ismini hala öğrenemediğim çocuğa döndüm. O benden önce davranıp elini uzattı. "Chris," dedi gülümseyerek.

Aynı şekilde karşılık verip elini sıktım. "Elena."

"Artık resmi olarak tanıştığımıza göre, bir sorun olduğunda beni bulabilirsin. Birine sorarsan, akla ilk gelen Chris ben olurum."

"Ah! Ne kadar da mütevazısın," dedim gülerek. Ellerini cebine sokup, bana doğru yaklaştı. "Mütevazı olamaya gerek duyulmayacak gerçekler vardır. Bu da onlardan biri," dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Ben hala arkasından bakarken durup bana döndü. Harika! Arkasından aptal aptal bakarken yakalanmıştım!

"Bu arada, Samantha'nın söylediklerini unutmasan iyi edersin."

"Kesinlikle unutmayacağım."

Başka bir şey söylemeden dönüp yürümeye devam etti. Koridordan çıkana kadar arkasından baktım. Görüş alanımdan çıktığında, derin bir nefes alıp önünde durduğum kapıyı açtım. İşte, yeni yaşam alanımdaydım!

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLWhere stories live. Discover now