39.Bölüm

33.5K 3.4K 301
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen :)

**

Bir gün önce karar verildiği üzere, bugün hep birlikte Bella'nın annesini ziyarete gidecektik. Akşam Nate ve kuzenleri bilmediğimiz bir sebepten ötürü evlerine dönmek zorunda olduğundan biz de onlarla geri dönecektik. Ertesi gün ise Kathy'nin annesi ve ablasını ziyaret edecektik. Bella'nın uyarısı üzerine kışlık kıyafetlerimizi yeniden çıkarıp, ceketlerimizi üzerimize geçirerek geçtik diğer boyuta.

Bella'nın annesi, yalnızca iki odası bulunan bir evde yaşıyordu.

Michelle kapıyı büyük bir heyecanla açtığında, belki yüzlerce kez gelmemize ne kadar sevindiğini tekrar ederek hepimize sıkıca tek tek sarıldı.

Bella gibi simsiyah saçları vardı Michelle'in. Bella'nın kısacık saçlarının tam tersi, beline kadar uzanıyordu saçları. Tahmin ettiğimden çok daha fazla benziyorlardı. Ancak Bella'nın genelde mesafeli ve mesafeli duruşunun tamamen zıttı, heyecanlı ve sıcak kanlı bir yapısı vardı. Sanki kraliyet ailesini ağırlıyormuş gibi panik dolu ve mutluydu. Bizi nereye oturtacağını, ne yapacağını şaşırmıştı.

Jeff salondaki büyük masanın üzerinde duran yemekleri gördüğünde yerinden kalkarak masanın yanına gitti. "Vay canına, neler hazırlamışsınız!" Bir yandan da ağzına bir şeyler tıkıştırmaya başlamıştı bile.

"Nelerden hoşlandığınızı tam olarak bilmediğimden, elimden gelen ne varsa yaptım işte. Umarım herkese yeter ve umarım beğenirsiniz," dedi Michelle alçak gönüllülükle.

"Harika olmuş," dedi Jeff memnuniyeti yüzüne yansırken. Lucas ve Tyler, Jeff'in bu rahat hareketlerine kızıp Nate onları gülerek izlerken, "Değil on iki kişi, yirmi dört kişi gelsek bile yeterdi," dedim gülerek. "Zahmet verdik."

"Olur mu hiç," dedi Michelle kalkıp yanıma oturarak. Elimi tuttu. "Kızım için yaptıklarınızı biliyorum."

Gözlerinin bir anda dolu dolu olması kalbimi titretmişti. Gözlerim kısa bir anlığına Bella'ya kaydı. Kenarda oturmuş, minnet dolu bir bakışla bizi izliyordu.

"Biz hiçbir şey yapmadık," dedim bende onun elini tutarak. "Harika bir kızınız var. Ayrıca elbise için de çok teşekkür ederim."

Gözleri, gözyaşlarının ardından parladı. "Demek verdi bana söylememişti. Beğendin mi?"

Amy benden önce atıldı.

"Beğenmek ne kelime, bayıldık! Biz de sizden elbise almak istiyoruz."

"Seve seve," dedikten sonra ayağa kalkıp hala Jeff ile uğraşan Lucas ve Tyler'a döndü. "Hey, rahat bırakın onu. Hepsini sizin için hazırladım, istediği gibi yiyebilir."

Jeff, Lucas ve Tyler'a komik bir mimik yapıp, sandalyesine iyice kurularak yemeğe devam etti.

"Acıkmış olmalısınız, hadi siz de geçin."

Hep birlikte masadaki yerimizi aldığımızda herkes ne kadar acıktığını yeni fark ediyor gibiydi. Michelle bitiremeyeceğimiz kadar çok yemek hazırlamıştı ve biz yedikçe mutfaktan yenilerini getiriyordu. Bir ara Bella'nın yanından masaya uzanıp yeni bir tabak koyduğunda, geri çekilirken Bella'nın saçını okşayıp başının üzerine ufak bir öpücük kondurdu. Nedense öylece bakakalmıştım. Ağzımdaki yemeği, nerede olduğumuzu, her şeyi unutup; boğazımda bir yumru ile onları izlemiştim. Bella beni fark ettiğinde gözlerimi onların üzerinden çekmek için çok geç kalmıştım.

Bella uyarı dolu bir tonda, "Anne!" diyerek elini kibarca üzerinden uzaklaştırdı.

Hayır bunun olmasını istememiştim. Benim yanımda anne ve babalarından uzak durmalarına gerek yoktu.

Michelle'in görmeyeceği bir şekilde yapmaması için kaşlarımı kaldırdım. Bella anlamıştı ama üzülmemem için, "Arkadaşlarımın yanında böyle şeyler yapma," diyerek geçiştirmişti gülerek.

Yemekten sonra kızlar Michelle'e onlarca elbise sipariş vermişti. Yemek yediğimiz masada toplanmış, elbise tasarlıyorlardı. Michelle'in hediye etme ısrarlarını kesinlikle geri çevirmişlerdi. Özellikle Shanny, neredeyse on beş tane günlük ve gecelik şık elbise çizdirmişti. Bu elbiselere on beş bin dolar civarı bir para ödeyecekti. Bunu neden yaptığını biliyordum, aslında yeni elbiselere ihtiyacının olmadığını biliyordum. Onun yanında diğer kızlar da vardı; özellikle de Amy.

Havanın kararmasına yakın Bella'nın kuzeni Bobby ve arkadaşları Tony, Finn ve Henry gelmişti. Claire ile birlikte Michelle'e mutfakta yardım ederken Bella mutfağa girip kapıyı kapattı.

"Onları neden çağırdın?" diye sordu sinirle.

Michelle onun neden sinirlendiğini anlamadığını belli eden bir ifade ile Bella'ya döndü. "Sizi biraz gezdirebilirler diye düşündüm. Bir sorun mu var? Onunla iyi anlaştığını sanıyordum?"

"Evet, beş yaşındayken iyi anlaşıyordum! Tabii sonrasında sen..." devam etmekten vazgeçti. "Neyse."

Michelle öylece kalakalmıştı.

"Önemli değil Bella," dedim. "En fazla na yapabilirler ki?"

Biraz erken konuşmuştum sanırım. Bella'nın kuzeni Bobby açık açık benimle, arkadaşı Henry ise Shanny ile ilgileniyordu. Aslında, ilgilenmek kelimesi biraz hafif kalırdı.

Jeff'in Henry'e bakışlarını görebiliyordum ancak Henry pek farkındaymış gibi görünmüyordu. Belki de uyarmalıydım, en azından sağlığı açısından. Çünkü ebatlarına baktığımızda Jeff'in Henry'i baş parmağı ile öldürebilecek kapasitede olduğu açık bir şekilde belli oluyordu ve bakışları da bizzat onu söylüyordu.

Bobby yanımdan kalktığında, bir anda benim de elimi tutarak ayağa kaldırdı. Elimi çekememiştim ya da ona karşı çıkamamıştım çünkü bir anda yapmıştı bunu.

"Hadi biraz dışarı çıkalım!"

Nate'e bakacak oldum ama henüz gözlerim onu bulamadan, o ceketini alıp, "Bence de!" diyerek dışarı çıktı. Sonra hemen geri dönerek Michelle ile vedalaşıp her şey için teşekkür ettikten sonra tekrar çıktı.

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें