KADER ATEŞİ / 26. BÖLÜM

29.8K 2.9K 703
                                    

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN :)

Bu ara Asâra ile uğraşıyorum. Yorumlara baktım da bazılarınızın yorumlarını gördüm, duygulandım :') Sizi seviyorum ^^

**

Neresi olduğunu anlamadığım dar koridorlardan ve merdivenlerden geçip sarayın üst katlarına çıktık. Üst katlar giriş katının aksine çok daha gösterişliydi. Her bir kat, her bir koridor farklı bir şekilde dekore edilmişti. Bir koridor ışığı yansıtacak şekilde baştanbaşa renkli camlarla kaplanmış, böylece koridor renk cümbüşüne dönüştürülmüştü. Bir tanesine inanılmaz gerçeklikte melek figürleri çizilmişti. Bir koridor bembeyazdı. Ve son olarak çiçeklerle kaplı bir koridorun sonunda kral ve kraliçenin odasına ulaştık. Şimdiye dek gördüğüm en büyük yatağa sahiplerdi. Odada gösterişe dair tek şey, yüksek tavandaki bordo renklerin hakim olduğu resimlerdi.

Joelna, "Seni biraz bekleteceğim," deyip, odadan bir kapı ile ayrılan başka bir odaya geçti. O gittiğinde, yataklarının tam karşısındaki duvarın neredeyse tamamını kaplayacak büyüklükteki aile resmine baktım. Nate böyle bir durum içindeyken bile içimi ısıtmayı başarmıştı. Kıyafetleri, duruşu ve bakışı ile nasıl da ihtişamlı görünüyordu. Veliaht prens Natehelles Oriénnon... Yeni bir tablo olmalıydı. Hiç bahsetmediği kardeşlerine baktım. Küçük bir kız kardeşi vardı. Bir saniye... Onu daha önce görmüştüm. Tabloya iyice yaklaştım. Evet, oyunlarda kuralar çekilirken takım isimlerinin yazdığı torbayı tutan kızdı o. Diğer kardeşine baktım. Henüz on yedi, on sekiz yaşlarında olmalıydı. Onu da tanıyordum. Lermont oyunlarından sonra adımıza düzenlenen törende benimle dans eden çocuktu. Beni tutup bir anda ortaya çekmişti. Nate'in bizi nasıl bir tebessümle izlediğini hatırlıyordum. Kız kardeşi ile benzeseler de erkek kardeşi ile benzemiyorlardı. O, babasına benziyordu. Saçları daha koyu, gözleri ise yeşildi.

"Buldum."

Joelna'nın sesiyle ona döndüm. Elinde tuttuğu kağıtlara ve fotoğraflara bakıyordu. Daha fazla olmasını ummuştum, yalnızca birkaç taneydi. Ama bu bile yeterliydi benim için.

Birbirimize doğru yürüdüğümüzde odanın ortasında buluştuk. Önce fotoğrafları uzattı. Ah tanrım... O kadar güzeldi ki... Saçları ortadan ayrılmıştı ve göğüs hizasındaydı. Doğal haline bırakmıştı. Fotoğraf makinesine değil, başka bir yere bakıyordu. Başını hafifçe sağa eğmişti. Yüzünde muzip bir gülüş vardı. Boynuna o zamanlar da moda olan choker kolyelerden takmıştı. Üzerinde; beyaz, göbeğini açıkta bırakan, üzerine tam oturan bir tişört vardı. Altında da beyaz bir şort vardı sanırım, fotoğraf boydan olmadığı için tam olarak görünmüyordu.

"Burada kaç yaşındaydı?" diye sordum.

"Yirmi yaşındaydı. Sana hamile olduğunu öğrendikten hemen sonra Dean çekmiş. Hastanenin bahçesinde."

Gözlerimde yaşlar birikirken gülümsedim. "Sanırım bu haber onları mutlu etmiş."

Diğer fotoğrafları çok merak etsem de annemin gülümsemesinde takılı kalmıştı gözlerim.

"Ne kadar mutlu olduklarını tahmin bile edemezsin. Belki mektupta yazdıklarını okuduktan sonra... Ama görmeden asla anlayamazsın."

Beni sevdiklerini biliyordum, kendi gözlerimle görmüştüm.

"Bana onlardan bahseder misiniz?"

"Tabii ki. Seninle ikimiz oturup her şeyden bahsedeceğiz."

Diğer fotoğrafa geçtim. Burada babam, annemin gülümsemesine odaklanmıştı. Dişlerini göstererek güldüğü, gözlerine kadar ulaşan bir gülümsemeydi. Her ne oluyorsa o anda çok mutlu olmalıydı. Bu fotoğrafta yirmi yaşından bile küçük duruyordu.

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLWhere stories live. Discover now