42.Bölüm\2

31.5K 3.3K 385
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen :)

**

Yemek salonunun kapısından girer girmez, bize ait olan masada kahvaltı yapan Nate'i gördüm. Harika! Artık onu gördüğümde kalbim iki kat hızlı atıyordu ve bu, sabah kızların yaptığı konuşma yüzündendi. Ya da o akşam olanlar yüzünden. Bilemiyorum.

Tepsilerimizle masaya otururken Nate'in yüzüne bakmamaya çalıştım çünkü bakarsam kızaracağımdan emindim. Selamlaştıktan sonra, dünyanın en güzel yemeğini yiyormuşçasına yemek yemeye koyuldum.

Nate yine yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Ağzımdakileri çiğnemeyi bırakıp direk yuttum.

"Bir sorun mu var?"

Gözlerimi kahvaltı tepsimden ayırmadan cevap verdim. "Hayır."

"Öyleyse neden bana bakmamak için, kendinle bir savaş halindesin prenses?"

"Şunu söylemesen?"

"Neyi?"

"Prenses'i."

"Soruma cevap vermedin?"

"Hangi soruna?"

"Neden bana bakmıyorsun diye sormuştum."

"Bakıyorum!" Kafamı ona çevirdiğimde neredeyse burun buruna geldik. Neden. Bu. Kadar. Yakınımda. Duruyordu. Sanki?

Tekrar önümde duran tepsiye sabitledim gözlerimi.

Ah... Dudağının kenarındaki her zamanki alaycı gülümsemesi...

Kahvaltısını bırakıp, yan dönerek bana doğru oturdu ve kollarını göğsünde birleştirerek beni izlemeye başladı.

Yavaş yavaş sinirlenirken, "Öyle bakarsan kahvaltı yapamam," dedim.

Alayla cevap verdi. Hah! Ondan başka ne beklenirdi ki? "Ne istiyorsun peki?"

Sakince konuşmayı başarabilmek için derin bir nefes aldım. "Mümkünse gözlerini başka bir yere sabitlemeni ve ben kahvaltımı yapana kadar da çevirmemeni."

"Tamam. Ama bir şartla."

"Senin bu şartların artık beni sinirlendirmeye başladı çırak çocuk, haberin olsun," dedim sinirle gülerek.

"Eğer bu konuda da bir isteğin varsa hemen yaparım prenses. Emret yeter."

Benimle alay etmek için bulduğu hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. Beni tanıyordu ve yüzüne bakamadığımı tabi ki anlıyordu. Fırsattan istifade, benimle oyun oynuyordu yine.

"Tamam!" dedim. "Tamam pes ediyorum. Neymiş şartın söyle."

"Bana bak."

"Bakıyorum zaten. Yani şu an değil ama az önce bakmadım mı?"

"Öyle değil," Tekrardan yüzüme yaklaştı. Tam yan tarafımdaydı ve ona dönersem kesinlikle dudak dudağa... Yüzümün kızardığını hissediyordum. "Gözlerime bak. Tam on saniye," dedi gülerek. "Yoksa bütün gün böyle seni izlerim."

Nate eğer bir şeyi yapacağını söylediyse, yapardı. Cesaretimi toplayıp istediğini yapmam gerekiyordu. "Tamam. Ama önce... biraz geri çekil."

"Nasıl istersen prenses. Jeff, söylediğimde on'a kadar sayar mısın? Sayabileceğin en yavaş şekilde say ama," dedi hala bana bakarken.

Bir anda masadakilerin tüm dikkati bize döndü. "Ne olduğunu anlamadım ama sayarım tabi," diyerek cevap verdi Jeff.

"Şimdi anlarsın. Elena?"

Ben de ona doğru dönerek yan oturdum. Şu an tam karşı karşıyaydık.

On, dokuz, sekiz... Bir yerden sonra Jeff'in sesi bana ulaşmaz olmuştu.

Gözlerimi kaldırıp gözlerine baktım. Gözlerinde deniz vardı.. Üzerinde deniz kokusu.. Tam o denizde boğulmak üzereydim ki kapıdaki hareketlenme ve kulağıma gelen o tanıdık seslerle, o tarafa çevrildi gözlerim.

Caroline ve Chris ortaya çıkmıştı. Hiçbir şey olmamış gibi kol kola, hiç utanmadan, havalarından ve belli ki egolarından hiçbir şey eksilmeden geri dönmüşlerdi. Sanki daha iki gün önce, tüm okulun önünde yalanları ortaya çıkan onlar değil de bir başkasıydı.

Nate arka tarafına, gözlerimin çevrildiği yere bakıp tekrar döndü. Bana bakmıyordu. Gözlerini boşluğa dikti. Sinirden çenesi gerilirken derin bir nefes aldı. Öyle derindi ki, nefesi sanki benim nefesimden almıştı. Sanki birini öldürmesine ramak kala kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Elini kısacık saçlarının arasından geçirdi.

Tekrar bana baktığında yüzü yumuşadı. "Henüz beşteydi," dedi. "Ama neyse ki sana kıyamadığımdan, şartı yerine getirdiğini varsayıyorum. Rahat rahat yemeğini yiyebilirsin."

Bacaklarımızı tekrar aşağı sallayıp, masaya doğru döndük. Diğerleri ortamdaki gerilimi fark ettiğinden kendi aralarında konuşmaya başlayıp bizi rahat bıraktılar. Tepsimden birkaç bir şey alıp ağzımda çevirmeye başladım.

"Merak etme," dedi Nate. Ona döndüğümde bana bakmadığını gördüm. "Zaten geleceklerdi. Merak etme bir şey yok. Olamaz da biz varız."

Karşılarında her ne kadar dik durmaya çalışsam da, özellikle yaşadığım son olaydan sonra onlardan korkuyordum ve Nate bunu biliyordu. Onlar etraftayken tedirgin olduğumu biliyordu. Gülümseyip yemeğime döndüm. Masamız her zamanki neşesine geri döndüğünde, Chris ve Caroline'ın masasına bakmamak için özel bir çaba sarf etmediğimi fark ettim. Normalde olsa gözüm mutlaka takılırdı. Ama bugün öyle değildi.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra hep birlikte okula geçip kendi sınıflarımıza ayrıldık.

Profesör sınıfa girdiğinde masasının ön tarafına geçip, üzerine oturdu.

"Derse geçmeden önce bir duyurum olacak," dedi. "Bildiğiniz gibi okulda kötü şeyler yaşandı ve bu olaylar neticesinde, sizin güvenliğiniz düşünülerek her ay düzenlenen Lermont Oyunları belirsiz bir tarihe ertelenmişti. Kurul ve okul yönetimi artık güvenliğinize sorun teşkil edecek bir durumun kalmadığına ve oyunların tekrar başlaması gerektiğine karar verdi."

Sınıftan bir gürültü yükseldi. Güçlerini geliştirenler bu haberi alkış ve ıslıklarıyla kutlarken, bazıları çok mutsuz olmuştu. Kızlara baktığımda onların gayet mutlu olduğunu gördüm. Profesör elini kaldırıp tüm sınıfı susturdu.

"Öğleden sonraki uygulama dersinizde Samantha tüm okula aynı anda duyuracak. Sorularınız olursa da ona sorarsınız biz derse geçelim."

İki gün önceki hesaplaşmanın hemen arkasından oyunların başlaması enteresandı gerçekten. Buna kurul karar vermemişti, emindim. Caroline istemişti ve babası kurula kabul ettirmişti. Bir şeyler çevirdiğine de emindim.

Ders bitince her zaman olduğu gibi bahçedeki bankta diğerleriyle buluştuk. İki masayı birleştirmiştik ve aynı yemekhanede olduğu gibi, diğer tüm banklar dolu olsa da bizimkine kimse oturmuyordu.

Masanın üzerine oturup ayaklarımı oturma yerine koydum. Nate de aynı şekilde yanıma oturdu. Amy, Kathy, Bella,Tyler,Jeff ve Lucas karşımızda ayakta duruyorlardı. Shan ve Claire benim sol tarafımda oturma yerine, Lily ve George Nate'in sağ tarafına oturma yerine oturdu.

Yakınlarda bizi duyacak birilerinin olup olmadığını görmek için hızlıca etrafına bakınıp, "Chris ve Caroline popülerliğini kaybetti," dedi Nate. "Bu iş onların başının altından çıkmış belli ki. Şimdiye kadar oyun kaybetmemişler. Oyunları tekrar kazanıp, eski popülerliklerini geri istiyorlar."

Tedirginliğimi belli etmemeye çalışarak konuştum.

"Eminim bizim için bir şeyler hazırlamışlardır."

*

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin