10.Bölüm

53K 3.9K 828
                                    

Oy vermeyi unutmayın lütfen :)

*

Uyandığımda ne hissedeceğimi bilemiyordum. Dün gece Chris beni öpmüştü. Heyecanlıydım ama midemde kelebekler uçuşmuyordu. Mutluydum ama ayaklarımı yerden kesecek kadar yoğun değildi. Ona aşık mı olmuştum? Sanmıyorum. Keşke daha önce aşık olmuş olsaydım. O zaman bunun ne olduğunu anlayabilirdim belki. İçimde bir duygu karmaşası vardı ve aralarından kolaylıkla seçebileceğim tek duygu şaşkınlıktı. Evet, şaşkındım.

Her zamanki gibi hızla hazırlandım. Kahvaltıda diğer boyuttan dönen kızlarla sohbet edip neler yaptıklarından bahsettik. Daha doğrusu, onlar neler yaptıklarını anlatırken ben dinliyormuş gibi yaptım. Kahvaltımız bitip okula doğru dönerken Shanny yanıma yaklaşıp diğerlerine fark ettirmeden konuştu.

"Elena, iyi misin?"

"Evet, kesinlikle çok iyiyim," dedim gülümseyerek.

"Bir sorunun varmış gibi hissetmiştim ama bana öyle gelmiş o halde," dedi endişeli yüz ifadesi güzel gülümsemesi ile aydınlanırken.

"Aslında size anlatmak istediğim bir şey var ama buna bir sorun diyemem." Önceki iki gün yaşadıklarım hafızama dolarken yanaklarımın ısındığını hissedip gülümsedim. "Evet, kesinlikle bir sorun değil."

"Şu an gerçekten çok merak ettim."

"Derslerden sonra, odada anlatacağım."

Shanny koluma girdiğinde sınıfa gidip yerlerimize yerleştik. Profesör, özenle taranmış bembeyaz hafif uzun saçları ve pantolonunun büyük göbeği yüzünden düşmesini önleyen askılarıyla inanılmaz sevimli görünüyordu.

"İlk Efsaneler dersine hoş geldiniz çocuklarım," dedi elindeki kitapları kürsünün üzerine bırakırken. Filmlerde gördüğüm, torunlarına hikayeler anlatan büyük babalara benziyordu. "Benim adım Edmond. Bir sene boyunca efsaneler dersinde birlikte olacağız. Tanışma işini sonraya bırakıp hemen derse geçelim."

Edmond oldukça yaşlı olmasına rağmen konuşurken bir yandan da amfi şeklindeki sınıfın merdivenlerinde bir yukarı bir aşağı iniyordu. Bütün sınıfın ilgisini daha ilk dakikada çekmeyi başarmış, sevimli görüntüsü ile sempatilerini kazanmıştı. Herkes gözünü bile kırpmadan onu izliyor, çıt çıkarmadan dersi ile ilgili anlattıklarını dinliyordu. Bu iş için yaratıldığını haykıran ses tonu o kadar güzeldi ki, saatlerce konuşsa dinleyebilirdim. İnsanda yanaklarını sıkma isteğinin yanında, önünde saygı ile düğmelerini ilikletecek bir etki bırakıyordu.

"İlk sorum geliyor," dedi en üst basamağa çıkıp, tüm sınıfı görebilecek şekilde sırtını duvara yasladığında. "Efsane nedir?"

Sınıfta bir kaç el kalktı. "Dersimde konuşmak için izin almanıza gerek yok," dediğinde eller yeniden indi. "Ayrıca çekinmenize ya da mantıklı konuşmaya çalışmanıza da gerek yok. Evet, cevabı duyayım?"

"Efsane; kulaktan kulağa, nesilden nesle aktarılan, kimilerince gerçek olduğuna inanılan ama aslında gerçek olmayan ve zamanla aslından tamamen uzaklaşan hikayelerdir."

"Vay canına. İsmin nedir?"

"Greldell efendim."

"Lütfen, efendimi askerlere saklayın," dedi yeniden aşağı inip kürsünün yanına geçerken. "Söylesene Greldell, neden buradasın?"

Herkes Greldell denen kısa boylu gözlüklü çocuğa dönerken o cevap vermek için bir kaç saniye bekledi. "Anlayamadım efendim. Yani, profesör."

"Neden Orién'desin? Neden Lermont'tasın?"

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLWhere stories live. Discover now