KADER ATEŞİ / 24. BÖLÜM

31.1K 3K 1K
                                    

 OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN ^^

Herkes bir önceki bölümün wattpadde yayımladığım son bölüm olduğunu düşünüyordu ama yanlış hatırlıyordu. :D Aslında wattpadde yayımladığım son bölüm bu :D

*

Şoka uğrayan yalnızca Jack ve Chris değildi. Dizlerinin üzerine çöken askerler dışında tüm okul heykele dönmüştü. Tabii ben de...

Okul, büyük bir sessizliğe gömülmüştü. Kimse, birazdan burada olacakların tek bir kelimesini dahi kaçırmak istemiyordu.

Ne kadar imkansız olsa da, hala Lily'nin görmemi sağladığı rüyanın içinde olma ihtimalini tarttım beynimde.

Jack, komutanın ve sonrasında askerlerin sorgusuz bir itaat ve saygı ile tek dizlerinin üzerine çöküp başlarını öne eğdiğini gördüğünde, saç diplerine kadar kızararak Nate'in önünde diz çöktü. Chris ise ne yapacağını bilemez halde öylece duruyordu. Gözlerinde daha önce hiç görmediğim bir ifadeyle etrafında olanları izliyordu. Korku, panik ve şaşkınlık sadece gözlerini değil, tüm benliğini ele geçirmiş olacak yerinden kıpırdayamadı. İfadesine bakılırsa, nefes bile alamadığını kolaylıkla anlayabilirdi herkes.

Hayır, rüyada değildim. Benim çırak çocuğum, prens miydi yani? Ben iki aydır bir prens ile mi birlikteydim?

Nate'in etrafa dalga dalga yayılan güç ve ihtişam yüklü sesi yeniden yükseldiğinde, ilk kez ona döndüm. Kaşları çatılmış, bakışları donmuş, ifadesinde alaycılığından eser kalmamıştı. Kadim kralları andıran duruşu karşısındaki şaşkınlığım, içimi yakan özlemini bile bastırmayı başarmıştı.

"Şimdi gidin buradan," dedi Nate. Başıyla Jack'i işaret ederek, bir nesneden bahsediyormuş gibi ekledi: "Bunu da alın. Bir daha da buraya benden habersiz adımınızı atmayın."

Yeniden askerlerden tarafa baktım. Komutan yumruk yaptığı elini göğsüne koyarken elleri titriyordu. "Emredersiniz majesteleri."

Nate, Samantha'ya yöneldiğinde onlar da yerlerinden kalkıp hızlı adımlarla dışarı çıktılar.

Okul yeniden gürültüye boğulurken ben hala aynı yerimde duruyor, Samantha'nın koluna girip onu okula götüren Nate'i izliyordum. Lucas, Jeff ve Tyler kendi aralarında konuşup bizi izlemeye devam eden kalabalığı dağıttı. Her ne kadar olanlara tepki veremesem de, ağızlarından çıkan tek cümle ile herkesin bir anda dağıldığını fark etmiştim. Tabii dağılacaklardı. Kuzenleri bir prensti ve az önce kurul başkanını önünde diz çöktürmüş, herkesin içinde ondan 'bu' diye bahsederek aşağılamış ve askerlerin önünde selam durduğu komutanın korku ile titremesini sağlamıştı. Tabii... Nate prensti...

Gözlerimin önünde elini sallayıp ilgimi çekmeye çalışan Tyler'a tepki vermedim. Nate'in az önce durduğu yere döndüm.

"Az önce olanlar gerçek miydi?" diye sordum.

Tyler'ın Jeff'e fısıldadığını duyabiliyordum.

"Şoka girdi galiba."

Kızlardan da herhangi bir ses yoktu. Bakışlarım bu sefer yanımdaki Lucas'a döndüğünde, elini saçlarından geçirdi. "E-evet," dedi utanmış, şapşal bir gülümseme eşliğinde kekeleyerek. Dönüp tek tek herkesin yüzüne baktım. Kuzenler dışında herkes olanları algılamaya çalışıyormuş gibiydi. Amy'nin fal taşı gibi açılan gözlerine bir de ağzı eşlik etmiş, boş gözlerle etrafı izliyordu.

Arkamdan belime dolanan kollarla aynı anda kokusu burnuma doldu. "Seni çok özledim," deyip başımın üzerine bir öpücük kondurdu. Kollarında kendimden geçebilecekken bir adım öne çıkıp kollarından kurtulduktan sonra ona döndüm.

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLWhere stories live. Discover now