KÜL| 13. Bölüm

24K 2.4K 660
                                    

Okunmalar artıyor oylarda değişiklik yok :(  Lütfen oy vermeyi unutmayın.

Cadı final yaptı. Okumak için bekleyenlere duyurulur :)

Relinan sarayı, sivri çatıları, yüksek kuleleri ve kalın surlarıyla saraydan çok bir kaleyi andırıyordu. Orién'in sarayı da dâhil her yerine işlemiş zarifliğin çeyreği bile yoktu burada. Ama yine de tuhaf bir güzelliği vardı sarayın.

Prens Tonemun, bizi kalabalık bir heyetle karşıladı.

"Krallığımıza hoş geldiniz," dedi, Nate'e zarif bir baş selamı verirken. Nate de aynı şekilde karşılık verdi.

"Hoş bulduk Tonemun."

"Yolculuğunuz nasıl geçti?" Bana baktı. "Sayın kaderi yormadık umarım."

"Yorucu olsa da bizim için hoş bir yolculuktu."

Tonemun, bir önceki karşılaşmamızdaki gibi burnu havada birinin izlenimini vermiyor, son derece içten bir ev sahibi gibi davranıyordu. Orién'deki baloda giydiği gibi siyah kıyafetlere bürünmüştü. Gözlerinin rengi o kadar koyuydu ki, siyah denebilirdi. Uzun boylu ve son derece kalıplıydı. Jeff kadar olmasa da neredeyse onun kadar vardı. Siyah saçları kısacık kesilmişti. Böylece tüm dikkat özenle şekillendirilmiş bir heykele benzeyen yüzüne kayıyordu. Kemikli ve keskin hatlı bir yüzü vardı.

"Sevindim."

Kızlarla da tanıştıktan sonra hep birlikte içeri girdik. Bir saraydan bekleneceği gibi kristal avizeler, gösterişli ve zarif süsler yoktu. Onlar yerine demirden fenerler, kolonlarda alev alev yanan şömineler ve duvarlarda vahşi hayvanları resmeden, bulunduğu duvarı neredeyse boydan boya kaplayan tablolar vardı. Sarayın tuhaf güzelliğinin kaynağını anlamıştım. Vahşilikten gelen bir güzellikti bu. Keskin ve sert bir güzellikti.

Tonemun, Nate ve benim aramda yürüyüp bize yol gösterirken, "Babam kral Oden sizi karşılayamadığı için duyduğu üzüntüyü iletmemi istedi. Kendisi, hastalığından dolayı son günlerde sürekli istirahat etmek zorunda."

"Sağlığı çok daha önemli," dedi Nate. "Hastalığını duymuştuk ama bu kadar ağır olduğunu bilmiyorduk."

"Ne yazık ki her geçen gün daha da kötüye gidiyor. İyileşeceğini bilsem, sahip olduğumuz her şeyi bir saniye bile düşünmeden verirdim."

Üzüntüsünün sesine yansımasını engelleyememişti. Bir veliaht prens olarak değil, bir oğul olarak konuşuyordu.

"Yapabileceğimiz bir şey var mı?" diye sorduğumda gülümsedi. "Teşekkür ederim, yapılabilecek her şey yapılıyor. Neyse, sizi bu konularla sıkmayayım. Ne yapmak istersiniz? Hemen yemeğe geçebiliriz ya da biraz dinlenebilirsiniz."

"Kızlara soralım," diyen Nate, bana ve hemen arkamızdan gelen arkadaşlarımıza döndü.

Tonemun, "İşte centilmen bir prens," dediğinde hepimiz güldük. Herkes yemek konusunda hemfikir olunca, sarayın küçük yemek salonuna geçtik. Tonemun, her şeyi özenle hazırlatmıştı. Yemek salonu seçimi bile her şeyin üzerinde düşündüğünün bir kanıtıydı. Prenslerin ağırlandığı büyük salondansa, samimi bir havası olan küçük salonu seçmişti.

"Daha rahat sohbet ederiz diye düşündüm. Eğer rahatsız olursanız hemen büyük salona geçebiliriz."

Tonemun'un çabası, hepimiz üzerinde olumlu bir etki bırakmıştı. Yönetime geçen yeni nesillerin, büyüklerinden gelen anlamsız gerginliği bitirmeleri çok hoştu. Hem ülkeleri hem kurulan yeni arkadaşlıklar açısından.

Yemeğe oturduğumuzda, yolculuktan ve sıradan gençler gibi sıradan şeylerden bahsettik. İlk baştaki yabancılıktan kaynaklanan gerginlik yerini yavaş yavaş rahatlamaya bırakırken, "Bir şey soracağım ama yanlış anlamanızdan korkuyorum," dedi Tonemun.

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLWhere stories live. Discover now