KÜL| 20. Bölüm

22.2K 2.2K 297
                                    

Oy vermeyi unutmayın lütfen. Emeklerimizin karşılığını yalnızca böyle alıyoruz. Dile kolay 130 bölüm okumuşsunuz bir tık :)

Gözlerimi kapatmamla açmam arasında yalnızca bir an vardı sanki. Oysaki çoktan sabah olmuştu. Gözlerimi açar açmaz büyücünün bizi bulmaması için yaptığım bariyeri kontrol ettim. Herhangi bir sıkıntı yoktu. Uyandırılmadığıma göre de Nate hâlâ dönmemişti.

Yorganı üstümden atıp otururken harekete geçen her kasımdaki ağrıyı ayrı ayrı hissettim. Yorgunluk, gerginlikle birleşince sonucu kötü oluyordu. Kollarımı kaldırıp hareket ettirdim. Aynı şekilde tutulmuş boynumu da. Sıra kalkmaya gelmişti. Oldum olası yataktan kalkmak benim için bir işkence olsa da, bu durumdayken hem de yer yatağından kalkmak ekstra külfetli geliyordu. Orién'de, mümkünse Nate'in müthiş rahat yatağında çekeceğim bir uykuyu dört gözle bekliyordum ama görünüşe bakılırsa bir süre daha bunun hasretiyle yaşamak zorundaydım.

Kalkıp vücudumu esnetmek için birkaç hareket yaptıktan sonra yatağımı topladım. Yatağımın kenarına benim için bırakıldığını düşündüğüm kıyafetleri giymeden önce düzgünce duş almam gerekiyordu. Dün hızlıca yıkandığım için kendimi hiç temiz hissetmiyordum.

Odadan çıkıp banyoya giderken alt kattaki salondan gelen sesleri duyabiliyordum. Sanki bugün daha kalabalıktı. Bu, örgütün toplandığı anlamına geliyordu.

Banyoya girdiğimde Gemla'nın söylediği gibi sıcak su hazır bekliyordu. Hiç acele etmeden, ağır ağır temizlendim. Sıcak su tenimden akarken yavaş yavaş gevşedim. "Sakin kalmaya ihtiyacın var," dedim, kendi kendime. "Şu gerginlikten kurtulmalısın artık."

Derilerim buruşuncaya dek banyoda kaldıktan sonra çıkıp giyindim. Saçlarımı tarayıp kurulandıktan sonra aşağı indim. Tahmin ettiğim gibi ev daha kalabalıktı. Çocuklar gitmiş olsa da çok daha fazla yetişkin gelmişti. Merdivenden inerken bir anda ilginin odağı olmuştum. Gözümün değdiği herkes hafif bir baş selamı ile karşılıyordu beni. Hepsinin gözlerinde beklenti görüyordum. Çaresizlerdi, korkuyorlardı ama yine de inandıkları ilkeler uğruna ne yapılması gerekiyorsa yapacak kadar cesurlardı.

Açık mutfağı salondan ayıran büyük masada oturan arkadaşlarımın yanına gittim. Gemla beni gülümseyerek karşıladıktan sonra kalkıp benim için yiyecek bir şeyler hazırlamaya girişti.

"Dinlenebildin mi biraz?" diye sordu Shanny.

"Sanırım," dedim, yanına otururken. "Ne kadar uyuduğumu bile bilmiyorum."

Lily, "Yirmi saat," dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Yirmi saat mi? Bana sekiz dokuz saat gibi geldi." Salondaki tanımadığım yüzlere tekrar göz attım. "Elnil ve Hanru nerede?"

"Burası merkez konumunda olduğu için biraz tehlikeli bir yer," dedi Shanny. "Onları Emar ve Safin ile birlikte daha güvenli bir eve gönderdiler."

Lily masanın üstünden bana doğru eğilip sessizce konuştu. "Biliyorum daha yeni uyandın ama sormadan edemeyeceğim." Sesi de yüzü gibi endişeli bir tondaydı. "Fazla vaktimiz olmadığını hepimiz biliyoruz. Ne yapmamız gerektiğini düşünüyorsun?"

O sırada Gelma önüme kahvaltılıkları koydu. "Ah tanrım," dedim, kokularını içime çekip. "O kadar acıktım ki."

"O zaman başla hemen," dedi Gemla gülümseyerek. Sanırım burada gülümsemeyi başarabilen tek kişiydi. Ben yemeye başlarken ayakta dikildi. Sanki bir şey soracak gibiydi. Kafamı, gömüldüğüm yemeklerden kaldırıp baktığımda, "Ben de size katılabilir miyim?" diye sordu çekinerek.

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLWhere stories live. Discover now