22.Bölüm

40K 3.5K 683
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen :)

*

Bilincim üzerindeki baskı dağılırken bir yatakta yattığımı fark ettim. Ayak ucumdaki kıpırtı ile gözlerimi açtığımda, bir deja vu yaşadım. Revirde, Nate'in kenarına iliştiği bir yatakta yatıyordum.

"Nasıl hissediyorsun?"

Gözlerimi, Nate'in ilk kez böyle gördüğüm edişeli gözlerinden, nabzımı kontrol eden hemşireye çevirdim.

"Lily nasıl?"

"Orién'deki tüm şifacılar onunla ilgileniyor merak etme. Önce senin iyi olduğundan bir emin olalım."

Elini bileğimden çektiğinde oturup, ayaklarımı yataktan sarkıttım. Hemşire tekrar yatmamı sağlamak için elini omzuma koyduğunda, omzumu çekip, "İyiyim," dedim. Ayakkabılarımı giymek için eğildiğimde, bu sefer de Nate tuttu kolumdan. "Şifacılar Lily ile ilgileniyor, bizim yapabileceğimiz bir şey yok."

Ayakkabılarımı giydiğimde ayağa kalkıp, onlara döndüm. "Kızlar nerede?"

"Yukarıda, Lily'nin odasının önünde bekliyorlar."

"Öyleyse ben de onlarla beklerim."

Odadan çıktığımda, Nate de peşimden geldi. Ne hissettiğimi bilmiyordum. Boş gibiydim. Bomboş. Lily'e her ne olduysa, çok kötü olduğunu biliyordum. Attığı çığlık hala kulaklarımda yankılanıyordu. Kendimden geçmeden hemen önce bana bakan gözleri hala gözlerimin önündeydi. Acı çekiyordu. Canı çok yanıyordu ve o... o sanki... veda ediyor gibiydi. Acının yanında bir kabulleniş saklıydı bakışlarında.

Merdivenleri koşar adımlarla çıkıp, iki yana ayrılan koridora baktım. Kalabalığın olduğu yere doğru koştum. Takımın hepsi oradaydı. Bir kapının karşısına sıralanmış sandalyelere oturmuş, bekliyorlardı. Jeff koridorda sabırsızca bir ileri bir geri yürüyordu. George kendini kapatmış gibi duvar kenarına çökmüş her şeyle bağlantısını koparmıştı.

Lucas ve Tyler ise ağlayan kızları sakinleştirmeye çalışıyordu.

Koşarak yanlarına giderken beni fark ettiklerinde hepsi birden ayaklandı. Amy kollarını küçük bir çocuk gibi belime dolayıp kucağıma sokulduğunda, daha çok ağlamaya başladı. Onu sarmalarken, "İyiyim," dedim hepsine hitaben. "Lily nasıl?"

"Bilmiyoruz," dedi Shannon. "İçerde onunla ilgileniyorlar, henüz bir şey söylemediler."

Amy'yi omuzlarından tutup biraz geri çekilmesini sağladım. "Ağlama." Hepsine tek tek baktım. "Ağlamayın. İyi olacak."

Bir yandan iç çekerken başlarını salladılar. Nate ile bize açtıkları yere oturduğumuzda yapabileceğimiz tek şeyi yaptık; Lily için dua ettik.

Nasıl böyle olabildiğimi bilmiyordum. Hissiz gibiydim. Hissiz, boş. Lily iyi olacaktı çünkü başka bir seçeneği aklıma bile getiremiyordum.

Çaresizlik, soğuk bir sis gibi çökmüştü üzerimize. Göremiyorduk, kaçamıyorduk, ne kadar çabalarsak çabalayalım dönüp dolaşıp en başa geliyorduk. Aldığımız her nefes ile bu sis geçtiği yerleri yakıyor, ciğerlerimize işliyor ve içimizi kaplıyordu.

İşte böyle zamanlarda anlıyordun insan olduğunu. Aslında doğduğun andan itibaren çaresiz ve rızasız bir savaşta bulunduğunu. Kimsenin, yaşadığın hayatın üzerinde bile söz hakkın yoktu. Ahlar, Keşkeler sıralanıyordu birbiri arkasına. Ah bir uyansa... Keşke öyle söylemeseydim... Keşke bir kez daha sarılsaydım... Keşke daha erken davransaydım...

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLWhere stories live. Discover now