KÜL| 16. Bölüm

20.6K 2.1K 299
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen :) 

Kapıyı yavaşça açıp odadan çıktım. Yan odamızdaki Lily'nin, onun karşısındaki Bella'nın ve onun yanındaki odada kalan Shanny ve Jeff'in odalarının kapılarına bir kere tıklattığımda, hepsi sessizce çıktı. En son Amy ve Lucas'ın odasının kapısına hafifçe vurduğumda, kapının altından siyah bir gölge süzüldü. Koridorlar boyunca gölgenin arkasından hızlı ama sessiz adımlarla yürüdük. Bizi, çalışanların kullandığını düşündüğüm merdivenlerden, tuhaf salonlardan geçiriyordu. Sonunda bizi bahçeye çıkaracak küçük bir kapıya vardığımızda durduk. Gölge dışarıyı kolaçan ederken sessizce bekledik. En ufak bir ses istemediğimizden, yerimizde kıpırdamıyorduk bile. Geri döndüğünde, ayaklarımızın etrafında bir tur dönüp, tekrar kapıdan dışarı çıktı. Bu, dışarı çıkabileceğimiz anlamına geliyordu.

Tahta kapıyı açtığımızda, buz gibi hava yüzümüze vurdu. Çok fazla kullanılmadığı belli olan taş avluda ilerlerken, başlığımı yüzüme doğru iyice çektim. Arkadaşlarımı kontrol ettiğimde, onların da aynı durumda olduğunu gördüm. Orién'in sıcağına o kadar alışmıştık ki, Relinan'ın soğuğu yüzümüzü kesiyordu.

Amy'nin gölgesi bizi kullanılmayan eski bir ahıra yönlendirdi. İçeri girip etrafı gözetledik. Surların üstünde devriye gezen askerlerin gölgelerini seçebiliyordum. Geriye yalnızca askerlerin bu taraftan biraz uzaklaşmasını beklemek kalmıştı. Gözlerinin buradaki hareketliliği seçemeyeceği bir anda çıkacak, ormana girecek, mümkün olduğunca da uzaklaşacaktık. Tabii aynı anda kurduğum planın işe yaraması ve gün doğmadan saraya dönebilmemiz için dua edecektik.

Askerler uzaklaştığında, surlara koştuk. Her adımımızı konuşmamıza, planlamamıza gerek yoktu. Planımızın ana hatlarını oluştururduk sadece. Geri kalan ise spontane gelişirdi. Herkes zamanı geldiğinde ne yapacağını bilirdi. Tıpkı şimdi olduğu gibi... Bella, yerden surun tepesine kadar uzanıp, oradan da diğer tarafa inerek tekrar toprakla bağlandığını düşündüğüm sarmaşıklar oluşturdu. Tırmandık, surun diğer tarafına eğilerek geçip aşağı indik. Herkes indiğinde, Bella sarmaşıklarını çekip yok etti. İçinde bulunduğumuz durumda şanslı olduğumuz iki nokta vardı. Birincisi, sarayın ormana yakın olmasıydı. Geçmemiz gereken bir açıklıktan sonra hemen ormana girebilecektik. Şanslı olduğumuz ikinci nokta ise, buradaki ormanın Tornesia gibi olmaması, ay ışığında hareket edebilmemizi sağlamasıydı. Tornesia'daki ağaçlar öylesine büyük ve sık dallıydı ki, bazı yerlerde içeri değil ay ışığı, güneş ışığı bile giremiyordu. Burada, bizi büyük oranda tehlikeye atacak bir fenere ihtiyacımız yoktu.

Biraz uzaklaştıktan sonra, "Gücünün ortaya çıkardığı enerjiyi ağaçların emmesini nasıl sağlayacağımı düşünüyorum hâlâ," dedi Bella. Sıkıntılı görünüyordu.

"Ağaçlar senin arkadaşın," dedi Shannon. "İlk olarak onlarla bağ kurup sana yardım etmelerini isteyebilirsin."

"Lermont oyunlarında onlarla nasıl bağ kurduğunu gördüm," dedim. Bella, ağaçların birbiriyle bağlantı kurmasını sağlamış, sandığın o ağaçlardan birinde olmadığını öğrenmişti. "Eminim bunu da yapabilirsin."

Lily, "Neden kendine güvenmiyorsun?" diye sordu.

"Kendime güveniyorum ama ikinci bir planımız olmaması beni rahatsız ediyor."

"İkinci bir planımız var," dediğimde hepsi bana baktı. Bundan hiç birine bahsetmemiştim. Bahsedilecek bir plan değildi aslında. "Eğer işe yaramazsa ve gücümü kullandığımı fark edip harekete geçerlerse planımız..." gülerek ekledim: "...kaçmak."

Planıma cevap olarak sadece kıkırdamalar gelmişti. Arkadaşlarım güldüğünde kendimi daha güvende ve daha güçlü hissediyordum. Onlar için de durum aynıydı. O yüzden ihtiyacımız olan şey, şu gerilimin biraz da olsa kırılmasıydı.

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLWhere stories live. Discover now