KÜL| 3. Bölüm

24.1K 2.3K 338
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen :)


NATE

Tyler'ın yanından dönen Bella'ya, "Ne durumda?" diye sordu.

"Şimdi uyuttular. Yaraları çok fazla."

Nate, iki parmağı ile gözlerini ovuşturdu. Tyler'ın böyle bir şey yapacağını düşünebilmeliydi. Güçlerini kullanmalarını engelleyen ve büyücüleri hasta eden bu yağmuru onun elementi sayesinde yağdırabilmişlerdi. Kendini suçlu hissediyor olmalıydı bu yüzden. Ayrıca artık bir elementi olmadığı için kendini eksik hissetmesi olasıydı. Kim olsa öyle hissederdi. O yüzden bir işe yarayabilme isteğiyle, askerlerle birlikte çatışmanın en yoğun olduğu yere gidip, en önde savaşmıştı. Dezavantajlı konumdaydı. Karşısındakilerin büyüleri ve elementleri varken onun yalnızca kılıcı vardı ve uyandıktan sonra henüz tam olarak gücünü toplayamamıştı bile. Bunları daha önceden düşünmeliydim, diye geçirdi içinden. Saldırı o kadar ani başlamıştı ki, aynı anda herkesi düşünememişti. Oysa düşünmesi gerekiyordu, o veliaht prensti, yıllarca bu gibi durumlarla baş edebilmek için eğitim almıştı.

Ayağa kalkıp sinirle odayı adımladı.

Lucas, "Kendini suçlama," dediğinde durup ona baktı. "Olabilecek en iyi şekilde idare ettin."

Amy, başını yasladığı Lucas'ın göğsünden kaldırdı. "Neden kendini suçlasın ki? Prenssin sen Nate, baş komutan değil."

Söyledikleri ona ulaşmıyor, yalnızca kendi düşüncelerinden sekip gidiyordu. Yeniden odada dolaşmaya başladı. Bir prens olarak değil, Tyler'ın kardeşi olarak düşünüyor, o yüzden kendini kötü hissediyordu. Zaten kötü durumdaydı, nasıl olurdu da onu kontrol etmezdi? Düşüncelerini birden fazla yere ya da kişiye bölmeyi öğrenmişti, bu da eğitiminin bir parçasıydı. Ama ilk kez bu kadar çok bölünmesi gerekmişti ve başarısız olmuştu.

"Nate?"

Lily'nin ona seslenen yumuşak sesiyle durup bu sefer ona baktı. Kızıl- turuncu saçları çamura, kıyafetleri kana bulanmıştı. Ağlamaktan kızarmış gözleri yine dolmuştu.

"Elena'nın sana hiç olmadığı kadar ihtiyacı var."

Haklıydı. Elena için gelen tüm şifacılar aynı şeyi söylemişti: Asıl savaşını şimdi veriyor. Yapabileceğim bir şey yok, kendi elinde.

Elena'nın yanı başındaki sandalyesine oturdu tekrar. Elini tutup saçlarını okşadı. Solukları öylesine ağırlaşmıştı ki, nefes alıp almadığı belli olmuyordu. Elini saçlarından yanağına, oradan da boynuna indirip atan nabzını hissetti. Elena buraya getirildiğinden beri defalarca kez yapmıştı bunu. Elinde değildi. Bir kez daha boynuna dokunup hiçlik hissedecek diye ödü kopuyordu. O yüzden boynunda narince atan o damarı hissetmek onu rahatlatıyordu. Yanağını okşayıp baş parmağını burnunun altına koydu. Hafifçe verdiği nefesini hissetti.

Elena'yı yerde bulduğu anı asla unutmayacaktı. Onu hayata geri döndürmeye çalıştığı anları, o an hissettiği korkuyu asla unutmayacaktı.

Yeniden nefes alıp vermeye başlamış, kalbi yeniden atmıştı. Ama Elena hâlâ dönmemişti. İki dünya arasındaydı şu an. Dönüp dönmeyeceğini kendi belirleyecekti.

Şu an ne hissettiğini merak etti Nate. Her neredeyse oraya gitmek istiyordu. Onunla konuşup dönmesi için yalvarmak istiyordu. Ama sorduğu herkes bunun mümkün olmadığını söylemişti. Eğer ufacık bir ihtimal olsaydı, Elena'yı geri döndürene dek ölü kalmayı seve seve kabul ederdi.

Elena'nın eline yumuşak bir öpücük bıraktıktan sonra arkadaşlarına baktı. Yaralarını sardırmışlardı ama hâlâ kana ve çamura bulanmış haldeydiler. Amy Lucas'ın, Shanny Jeff'in kucağına sığınmıştı. Kathy yan bir şekilde oturmuş, koltuğun arkalığına koyduğu koluna başını yaslamıştı. Gücünü sınırlarına kadar zorlayıp kullandığı için yorgun düşmüştü, gözlerini zor açık tutuyordu. O da Tyler gibi henüz kendini toparlayamamış, kaçırıldıkları o günlerin hem fiziksel hem psikolojik etkilerini üzerinden atamamıştı. Elementini ondan almaya çalıştıkları için güçsüz düşmüş, ama yine de müthiş şeyler yapmıştı.

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLWhere stories live. Discover now