KADER ATEŞİ/ 48. BÖLÜM

24.4K 2.5K 749
                                    

Yorum yapmayı unutmayın lütfen :)

Başkomutan Danow'un işareti ile komutan Lain'in atı şahlandı ve biz atlarımızı sürdük. Dönüp, arkamızdan gidişimizi izleyen arkadaşlarıma tekrar baktım. Nate, arkamızdan birkaç adım daha ilerlemiş, yağmurun altında kalmıştı. Ne kadar endişeli ve gergin olduğunu anlayabiliyordum. Tyler yorgundu, ayakta Jeff'in desteği ile duruyordu. Amy bir yandan ağlıyor, bir yandan dua ediyordu. Kathy güçlü durmaya çalışıp onu teselli ediyordu. Kral içeri girse de kraliçe hâlâ dışarıdaydı. Geri döndüğümde onları aynı şekilde bulabilirdim umarım.

Geri dönebilirim umarım...

Saray bahçesinde ve saraydan şehre inen yolda geçişimizi bekleyen yüzlerce asker bize katılıyordu. Kız kardeşimi öldürenlere doğru dörtnala sürüyorduk atlarımızı. Atların yeri döven nallarının sesi yankılanıyordu şehirde. Daha güçlü, daha hızlı olmak istiyordum. Ülkenin hatta evrenin tüm köşesinden duyulsun istiyordum seslerimiz. Herkes bilsin istiyordum: Orién askerleri saraydan ayrıldı!

Yağmur yüzünden sırılsıklam olmamız yalnızca saniyeler almıştı. Güçlü bir şimşek çakıp gök şiddetli bir şekilde gürlediğinde, gözlerimi kısarak gökyüzüne baktım. Sabah olmuştu ama hava karanlıktı. Simsiyah bulutlardan geçiş izni yoktu güneş ışıklarına.

Orman sınırından girdiğimizde yavaşladık. İsyancıların bulunduğu yere varana dek yalnızca bizim ve atların ihtiyaçları için kısa süreliğine durup, sonra yolumuza devam edecektik. Orada bizi neyin beklediğini bilmiyorduk, kendimizi fazla zorlamamız gerekiyordu. Bize kalsa oraya varana dek durmazdık ama burada yetki komutan Lain'deydi.

Ne kadar gittiğimizi bilmiyordum. "Biz yola çıkalı ne kadar oldu?" diye sordum Bella'ya.

"Bir saate yaklaştı sanırım," dediğinde şaşırmıştım. "Ah, öyle mi? Daha çok olduğunu düşünmüştüm."

"Kendini iyi hissetmiyor musun?"

"Sanırım hasta olacağım."

"Yaşadıklarımız bizi çok yordu. Ben de kendimi çok yorgun hissediyorum ama neyse ki ormandayız, onlardan güç alıyorum. Ama senin kendini iyi hissetmemen hiç iyi olmadı. Bir de sırılsıklam olduk, istersen biraz duralım."

"Biraz daha dayanabilirim."

Kendimi yorgun hissetmenin dışında, aklımı toparlayamamak daha çok canımı sıkıyordu. Bana sorsa üç saattir yolda olduğumuzu söylerdim ama daha bir saat bile olmamıştı.

Devam ederken herkes gibi biz de sessizdik. Birkaç saat daha ilerledikten sonra, tekrar sordum. "Ne kadar oldu? Yaklaşmadık mı henüz?"

Bella dönüp endişeli gözlerle bana baktı. "Sorun ne Elena? Önceki soruşunun üzerinden on dakika geçti sadece."

Bu beni bir öncekinden daha çok şaşırtmıştı.

"Bilmiyorum," dedim.

"Bana yaslanıp biraz gözlerini kapat," dediğinde, söylediğini yaptım.

Kafamı toparlamaya çalıştım. Yaşadıklarımızı düşündüm. Ailemi, yangını, o büyücüyü, Claire'i... Ne kadar süre gittiğimizi düşünmedim, sadece güçlerime odaklandım. Tekrar tekrar aynı şeyleri düşündüm.

Biraz dinlenmek ve yemek yemek için durduğumuzda, "İyi misin?" diye sordu Bella. Bir terslik olduğunu fark eden Lily de yanımıza gelmişti.

"Daha iyiyim, sanırım fazla yorgundum."

Lily, "Ne oldu?" diye sorduğunda, "Hiçbir şey," dedim. "Kızlar, Andore'ye göz kulak olacağıma söz verdim. Siz de ona dikkat edersiniz değil mi?"

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLWhere stories live. Discover now