KADER ATEŞİ / 25. BÖLÜM

30.8K 2.9K 815
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen :)

Sonunda okumadığınız bölümlere geldik. :)

**

Nate gittikten birkaç saat sonra Lermont'a sekiz asker gelmişti. İkisi büyük bahçe kapısında, biri yurt kapısında, biri odalarımızın olduğu koridorun başında nöbet tutuyor, diğerleri ise bahçede sürekli olarak dolaşarak etrafı kolaçan ediyordu. Onların yerine yeni sekiz asker gelmeden de asla yerlerini terk etmiyorlardı.

Okulda konuşulan tek bir konu vardı: Nate'in prens olması. Samantha'nın hainlikle suçlanmış olması unutulmuştu bile. Artık daha çok göz önündeydik.

Samantha ile konuşamamıştım. Yalnız kalmak istediği için tatile çıkmıştı. Onun için çok zor günler olmalıydı. Samantha tüm hayatını Orién ve Lermont'a adamaktan başka bir şey yapmamıştı ama karşılığında iğrenç suçlamalara maruz kalmıştı.

"Yaşadıklarımıza inanamıyorum," dedi Amy. Saat gece yarısını geçmişti ve biz yataklarımıza yatmış sohbet ediyorduk. Bella tek başına olmaktan sıkıldığı için bu gece odamıza gelmiş, Amy'nin yanına yatmıştı ve buna kendi bile şaşırmıştı. Üçümüzün yine bir arada olması huzurlu hissettirmişti.

"Sanki sizinle tanışmamın üzerinden yıllar geçti," dedi Bella. "Ama sadece aylar oldu."

"Başka yerde olmak istemezdim," dedim.

"Başka bir hayat istemezdim," dedi Bella.

"Her şeye rağmen buna değer," dedi Amy.

O sırada odamızda mavi bir ışık parladı. Yatağımın yanındaki komodinin üzerine koyduğum pusulam parlıyordu. Üçümüz de aynı anda, "Nate," demiştik. Ayağa fırlayıp pusulamın kapağını açtım. Yıldızlar oluştuğunda tam karşı tarafı, sarayın olduğu tarafı işaret etti.

"Acaba bir gün Lucas da böyle şeyler yapar mı?" diye sesli bir şekilde düşündü Amy.

"Sanmıyorum," dedi Bella. "Kimsenin Nate kadar olabileceğini düşünmüyorum."

"Sizce sarayda mı?" diye sordum kızlara.

"Bu nasıl aklına geldi ki? Ne kadar da zekisin," dedi Amy, alay ederek. Ya da ona benzer bir şeyler söyledi çünkü aklımı tamamıyla dolduran başka bir şey vardı: Nate beni düşünüyordu. Ayakkabılarımı giymeye başladığımda ikisi aynı anda, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.

Ayakkabılarımı giyip koşmaya başlarken, "Balkona!" diye cevapladım. Balkon kenarına varana dek de durmadım. Pusulam hala parlıyordu. Karşı tepede ışıl ışıl parlayan saraya baktım. Acaba daha önce, Nate'in varlığından bile habersizken burada durup sarayı izlediğim zamanlarda o da saraydan buraya bakmış mıydı? Karşılıklı iki tepede durup, birbirimize baktığımızdan habersizce birbirimizi izlemiş miydik?

Bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Eğer şu an o da bakıyorsa beni hissedeceğinden emin olarak fısıldadım. "Seni seviyorum."

*

Pusula sayesinde Nate'in her gün beni düşündüğünü biliyordum ama altı gün boyunca ondan haber alamamıştım. O hafta sonu, pazar günü ummadığım bir şekilde haber geldi Nate'ten. Bana özel bir haber değildi. Hatta tam tersi, tüm Orién'e verilen bir haberdi. İki hafta sonra, yani bir ekimde, sarayda Nate için doğum günü balosu veriliyordu. Sonrası ise tam bir kaostu... Amy'nin önerisi ile hemen şehirdeki terzilere gitmiştik. Daha önce tanıştığım terzi Afdirel bize yardımcı olabilirdi.

Afdirel biraz daha geç kalsak bizi reddetmek zorunda kalacağını söyledikten sonra tasarım işine giriştik. Bu sefer öncekilerden daha farklıydı çünkü kızlardan çok daha fazla heyecanlıydım. Artık Nate'in prens olduğunu herkes biliyordu. Ve bizim sevgili olduğumuzu. Kızların tekrar tekrar hatırlatmasına gerek yoktu, Nate'in ailesiyle, yani kral ve kraliçe ile tanışacağımı biliyordum. İyi bir etki bırakmak istiyordum. O yüzden kıyafetimin her bir detayı ile ilgilendim.

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLWo Geschichten leben. Entdecke jetzt