47.Bölüm

30.7K 3.2K 468
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen :)

**

Bahçeye çıktık. Bütün okul aynı şekilde giyinmiş, okul kapısındaki merdivenlerin önünde toplanmıştı.

Samantha merdivenlerde göründüğünde herkes yine alkışlamaya, tezahürat yapmaya başladı. Bu sefer biz de onlara katıldık. Nate'in söylediği gibi, bu sadece bir oyundu ve biz eğlenmeye bakacaktık.

Samantha'nın arkasında yirmi kadar Orién askeri vardı. Sesler kesildiğinde konuşmaya başladı.

"Sevgili öğrencilerim! Bugün Lermont Oyunlarının açılışını yapıyoruz!"

Tekrar alkış.

"Parkura gitmeden önce takımlara bayrakları ve broşları takdim edilecek. Arkamda gördüğünüz askerler, takımların bayraklarını taşımak için burada. Herkese kendi takımlarının amblemi olan broşlar takılacak. Oyun esnasında broşu rakip takımdan birine kaptırırsanız, parkurdan çıkacaksınız. Gün sonunda kazanan takımda broşunu kaybeden oyuncular olursa, onlara broşları geri verilecek ve diğer oyunlara kadar takabilecekler. Anlaşıldıysa ilk takımdan başlıyorum. Caroline'ın kaptanlığında Ejderhalar! "

Taraftarları alkışlamaya başladı. Sanki kurada eşleşirlerse canlarına okumayacaklarmış gibi.

Gülmeye başladım. Yanımda duran Nate'e baktım. "Ejderha mı?"

"Caroline'dan başka bir şey beklenmezdi zaten," dedi o da aynı şekilde.

Tek tek bütün takımlar çıkıp bayraklarını ve broşlarını almaya başladı. Bazıları alkışlanıyor, bazıları hiç tepki almıyor, bazıları yuhalanıyordu. Sıra bize geldi.

"Sıradaki takım; Elena kaptanlığında Anka takımı."

Bütün takım merdivenlere doğru ilerledik. Birçok kişinin bizim için tezahürat yapması beni şaşırtmıştı. Samantha'nın bir basamak altında, yan yana sıralandık. Kaptan olarak en önde ben vardım. Broşumu takması için önünde durdum. Göğsümün biraz üzerine sol tarafa iğneledi broşu. "Sana güveniyorum," dedi kimsenin duyamayacağı bir şekilde. Yalnızca gülümseyerek cevap verdim.

Broş Anka kuşu şeklinde çok sade, çok zarif bir broştu. Kanatlarini acmis bir Anka'nın arkadan görünümü şeklindeydi ve kuyruğu vücudundan daha uzundu. Sadece kenarları vardı. İç kısmı boştu ve üzerinde hiç taş yoktu. Ben istemiştim böyle olmasını. Oldukça sade ve değersiz görünüyordu. Ama sadece uzaktan bakarsan.Yeterince yakınlaşırsan ve dikkatli bakarsan eğer, yanıyor gibi görünüyordu. Yalnızca dikkatli bakan insanların anlayabileceği bir eşsizlige sahipti.

Samantha arkasına dönüp bir askere işaret verdi. Asker okul kapısından içeri girip elinde büyük bir bayrakla çıktı. Kaptanlar dışında kimse görememişti bayrakları. Tamamlanmış halini ise biz bile görmemiştik. Bayrağı Samantha'ya uzattı. Samantha da bana.

Muhteşemdi! Siyah kumaşın üzerinde kanatlarını açmış alevler içinde bir Anka kuşu vardı. Yanan otuz tane küçük yıldız, Anka kuşunun etrafında daire oluşturmuştu. Bayrağın direği siyahtı ve üzerine alevler çizilmişti. Yere koyduğumda bile benden çok daha uzundu. Kolumu kaldırsam, tepesine zorlukla ulaşırdım.

Diğer kaptanların yaptığı gibi üst basamağa geçip Samantha'nın yanında durarak takım arkadaşlarıma broşların takılmasını bekledim.

Bizden sonra dört takım daha bayraklarını aldı. Hepsi bittiğinde Samantha tekrar konuştu.

"Önceki sıranıza göre tekrar dizilin. Bayraklarınızı askerlere verip arkasına geçin. Şehre hep birlikte, yürüyerek ineceğiz. Kura parkurda çekilecek.

Lütfen bunun bir oyun olduğunu unutmayın. Ancak bu oyunların, sizi askerliğe hazırlayan en önemli şey olduğunu da aklınızdan çıkarmayın."

Takımlar yerlerine geçtiğinde en önde Samantha ve tüm profesörler, arkasında takımlar şehre doğru yürümeye başladık. Herkes çok mutlu görünüyordu. Birazdan bir çoğunun bir yerleri kırılacak, bir yerleri yarılacaktı. Bazılarında yanıklar, yaralar olacaktı. Muhtemelen birçoğu parkurdan sedyeyle ve baygın halde çıkarılacaktı. Bizim takımdan olmamasını umut ederek ben de eğlenmeye çalıştım.

*

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon