Bekarlığa Veda

21.5K 434 959
                                    

Pinhani - Ne Güzel Güldün

Merhabalaaaaar!

Yeni kurguyla geldik efendim. Ama öncelikle kafalar karışmasın diye minik birkaç açıklama yapayım dedim.  İlk olarak Aşk Rengi bitmiyor, merak etmeyin:) İkisini bir arada yürütmeye uğraşacağım. Bir düzene sokarız yakın zamanda diye umuyorum:) İkinci olarak karakterlerimizin adı Elçin ve Barış ama hikaye tamamen kurgu olacak. O yüzden hayal kırıklığı olur mu bilemiyorum ama önceden haber vereyim dedim. Fan kurgusu değil, genel kurgu yani:) Son olarak bu hikayenin de müzik listesini açtım Spotify'da, dinlemek isterseniz kullanıcı adı 'aylinikooo'.

Şimdi iyi okumalar diliyor ve öpüyorum:)

PCR makinesini ayarlayıp keyifle bençime döndüğümde burnumun dibindeki Gizem'i görerek yerimde zıpladım. Dirseklerini bençe dayamış minik yüzünü ellerinin arasına almış bana sevimli sevimli bakmasını es geçip bençi temizlemeye başladım.

-Gelmeyeceğim Gizem.

Sevimliliğinden eser kalmamış bir şekilde kalkıp önüme dikildi, "Ne demek gelmeyeceğim Elçin ya? Her gün mü evleniyor kız?". Yanaklarımı acıyana kadar şişirip tüm nefesimi yüzüne verdiğimde hiç istifini bozmadan gözlerime bakmaya devam etti.

-Düğüne geleceğim tabi ki. Bekarlığa veda neymiş ama ya? Hem bak PCR koy-

-Yarın jelini ben yürütürüm, söz. Gel işte. Biliyorsun labdakilerin ne kadar sıkıcı olduğunu. Sen olmazsan çok sıkılırım.

Şeytani bir gülümseme yerleşti yüzüme, "Sen de gitme o zaman?". Yüzünü ekşitip "Son do gotmo o zomon!" diyerek taklidimi yaptığında kıkırdadım.

-Ya hadi gel. Demir'le Duru'yu ayarlamışım aylar sonra, seninle de vakit geçirmek istiyorum. Hem bir şey yapmayacağız ki. Sadece yemek.

Yavaş yavaş zırhımın düştüğünü hissedebiliyordum. Maalesef ki bunu hisseden sadece ben değildim. Gizem çoktan yüzüne zafer gülümsemesini yerleştirmişti bile. Yerinde hafifçe zıplayarak ellerini çırptığında küçük bir kahkaha attım.

-Daha geliyorum demedim.

-Yüzün dedi sevgili arkadaşım. Bu arada jel konusunda...

Tabi ki Gizem'e iş vermeyecektim. Gülümsedim, "Mert'e mesaj atarım sabah yürütür.". Yanağıma ıslak bir öpücük bırakıp "Yüksek lisans öğrencileri böyle günler için var zaten." diyerek saatine baktı. "Yarım saat sayın Atay, yarım saat sonra çıkıyoruz.". Yüzüme doğru tehditkâr bir şekilde salladığı parmağını tutup güldüm.

-Peki sayın Tekin, yarım saat sonra ofisinizdeyim.

*

Çatalımı tabağıma sürterken sıkıntıdan patlamamak için kafamdan dün gece izlediğim filmi değerlendiriyordum.

Son sahnedeki deprem manasızdı. Ama onun dışında... Tam hayattan kesitler. Oyuncular zaten efsaneydi. Ama acaba çok mu depresifti ki? Hayat da öyle değil mi zaten. Güzel yansıtmışlar şimdi. Komik sahneler de vardı hem. Güzeldi de acab-

-Şişt aramıza dön kızıl!

Gözümü kaldırıp tam karşımda oturan Yavuz'a baktım. Bana kızıl dememesini sanırım bin kere söylemiştim, bana her kızıl dediğinde yani. Bakışlarımdan anlamış olacak ki "Pardon, Elçin." diye düzeltti. Son dediğini ciddiye almayıp yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim, "Aranızdayım zaten.". Çoktan çakırkeyif olmuş Gizem kulağıma doğru eğilip "Sana sorulan sorulara cevap vermiyorsun kızım." diye bağırdığında gözlerimi büyütüp yüzüne baktım. Sanırım kulağıma fısıldamak istemişti ama kesinlikle yaptığı o değildi. Ve sanırım sandığımdan daha sarhoştu.

CapellaWhere stories live. Discover now