3. Bölüm

7.1K 327 51
                                    

Güvenli bölge içerisinde rahatça ve hızlı bir şekilde ilerlemişler, sınırı geçtikten sonra ise Selim arabanın hızını biraz azaltmış ve etrafı kontrol ederek arabayı sürmeye başlamıştı. On dakika kadar sonra Fırat ve ekibinin geceyi geçireceği binanın önüne geldiklerinde Selim arabayı durdurmuştu.

- Buradalar mı Selim?

- Biz dönerken onlar da bu binaya giriyorlardı.

- Hadi o zaman girelim. Burayı kontrol etmiştiniz değil mi?

- Etmiştik ama yine de tedbirli olalım.

Selim ve Cemal önde Savaş ve Fuat arkada binaya girmişler ve dikkatli adımlarla etrafı kontrol etmeye başlamışlardı. Giriş katını kontrol etmişler ve kimseye rastlamamışlardı.

- Fıratlar burada olsalardı bu kata da nöbetçi koymazlar mıydı?

- Doğru söylüyorsun Fuat abi, burada kesinlikle nöbetçi olurdu. Galiba burada değiller. Ah be Fırat, şimdi ne yapacağız?

- Dur Selim, yukarıya da bakıp burada olmadıklarından emin olalım da sonra ne yapacağımızı düşünürüz.

- Hiç ümidim yok ama yine de bakalım Savaş. Abi siz hiç çıkmayın, Savaş'la ben hemen bakıp geliriz.

- Oldu evlat.

Selim ve Savaş hızlı bir şekilde önce bir üst kata sonra da binanın en üst katına çıkmış ve etrafı kontrol etmişlerdi. Tam da tahmin ettikleri gibi Fırat ve ekibinden en ufak bir iz yoktu. Selim ve Savaş düşünceli bir şekilde aşağıya dönmüşlerdi.

- Kimse yok. Bu herif akıllanmayacak ya, kim bilir nereye gittiler, ne yapacağız şimdi?

- Sakin ol Selim. Belki yakınlarda başka bir binaya girmişlerdir. Baksana burası geceyi geçirmek için pek de uygun değil.

- Pek sanmıyorum ama yine de yakındaki binalara bakalım Cemal abi. Onlar büyük ihtimalle daha saat erken deyip biraz daha ilerlemişlerdir.

- Onları şu çeteyle karşılaşmadan önce bulmamız gerekiyor.

- Eğer binaları kontrol ederek ilerliyorlarsa yakınlarda olmaları gerekir.

- Hadi o zaman acele edelim.

Hızlıca binadan çıkmış ve ilerlemeye başlamışlardı. Binaların kapısından kafalarını uzatıp içeriye bağırıyorlar ve ses gelmeyince yollarına devam ediyorlardı. Bunu yaparken mutlaka bir nöbetçinin olacağını ve onları duyup cevap vereceğini düşünüyorlardı. Hızlı bir şekilde altı tane bina kontrol etmişler ve üç katlı bir binanın önüne gelmişlerdi. Eskiden bir kafe olarak kullanıldığı anlaşılan binanın önünde geldiklerinde ise duraksamışlardı. Binanın giriş katındaki camlarda demir parmaklıklar vardı ve kapısı da oldukça sağlama benziyordu. Fakat kafalarını kaldırıp en üst kat penceresine baktıklarında esas sürprizle karşılaşmışlardı. Cama üzerinde bir yazı olan büyük bir bez asılmıştı.

- Ne yazıyor orada yahu? Benim gözlerim seçemedi.

- " YARDIM EDİN " yazıyor. Bizimkiler mi acaba?

- Zannetmem Savaş, bizimkiler ne ara buraya girip içerde mahsur kaldılar da şimdi de yardım istiyorlar. Eskiden kalma bir yazı olmalı, şu anda içerde kimse olduğunu sanmıyorum.

- O zaman ne yapıyoruz?

- Bir şey çıkacağını zannetmiyorum ama yine de girip bir bakalım. Kafamızda soru işareti kalmasın.

- Hadi o zaman.

Savaş ve Selim dikkatli bir şekilde binanın ağır kapısını açmışlar ve dördü birlikte içeri girmişlerdi. İçerden gelen koku midelerini bulandırmıştı. Kollarını kıvırarak burunlarına tutmuşlardı fakat koku o kadar keskindi ki gözlerini bile yaşartıyordu.

- Bu ne biçim bir koku be? Burnumun direği kırıldı.

- Abi burada insan duramaz hadi dışarı çıkalım.

Selim de burada kötülüğün kol gezdiğini hissediyor ama binanın iç kısımlarına doğru ilerlemekten kendini alıkoyamıyordu. Diğerleri de Selim'e ayak uydurmuşlar koku yüzünden kendilerinden geçmiş bir halde içeri doğru ilerlemeye başlamışlardı. Birden kapı tarafından gelen bir ses duymuşlar ve onlar arkalarını dönüp o tarafa doğru birkaç adım attıkları sırada binanın ağır kapısı üstlerine kapanmıştı. Selim ve Savaş büyük bir hızla kapıya doğru koşmaya başlamışlardı ama artık çok geçti. Hepsi birden kapıyı açmaya çalışmış ama kapıyı milim oynatamamışlardı.

- Kapının arkasına bir şey koydular sanırım.

- Kim bunlar be, niye bizi buraya kapadılar?

- Bilemiyorum Cemal abi ama ortalık manyak kaynıyor. Belki onların bölgesine girdik ve bizi düşman sandılar.

- Şu pencereden seslenelim belki anlaşırız.

- Haklısın Fuat abi şansımızı deneyelim.

Selim camları kırık olan demir parmaklıklı pencereye yaklaştığı anda bir kurşun kulağını sıyırıp geçmişti eğer Selim ani bir refleksle kendini yere atmasa ikinci kurşun tam kafasına isabet edecekti. Bundan sonra kurşun sesleri bir süre devam etmiş ve dışarıdakiler binayı taramışlardı. Selim ve diğerleri sürünerek içeriye doğru ilerlemişlerdi. Kurşun seslerin kesilmesinin üstünden saniyeler geçtikten sonra içerideki iğrenç kokuyu bastıracak keskinlikte bir koku duymuşlardı. Hepsi korku içinde birbirine bakmış saniyeler sonra ise alevler pencerelerden başlayarak binayı sarmaya başlamıştı.

- Bunlar çıldırmış, bizi diri diri yakacaklar, şimdi ne yapacağız?

- Hemen üst kata çıkalım. Oradaki pencerelerde parmaklık yok belki aşağıya atlayabiliriz.

- Peki aşağıdaki manyaklar, onları ne yapacağız?

- O zaman önce yukardan onların işini bitirir sonra camdan atlarız. Aklıma başka bir şey gelmiyor abi önce bir yukarı çıkalım yoksa dumandan boğulacağız.

Yerden kalkıp yukarı çıkan merdivenlere doğru yöneldiklerinde başlarındaki belanın sadece yangın ve dışarıdaki gözü dönmüş manyaklar olmadığını anlamışlardı. Dört tane zombi homurdanarak aşağıya doğru iniyordu.

- Hay sokayım be, bir siz eksiktiniz şimdi tam olduk.

Hepsi birden silahlarını kaldırıp nişan almışlardı. Selim ve Fuat'ın tüfeklerinden çıkan kurşunlar hedeflerini bulmuş ve iki zombi kafalarından vurularak yere yığılmışlardı. Savaş'ın kurşunu ise zombinin omzuna isabet etmişti. Arnavut Cemal'e ise her zaman çok güvendiği tabancası bu sefer ihanet etmiş ve tutukluk yapmıştı. Bu sırada Cemal'in hedefindeki zombi kendisinden beklenmeyecek bir atiklikle Cemal'in üstüne atılmıştı. Silahının kurcalayan ve zombiden böyle bir hamle beklemeyen Arnavut Cemal birden boş bulunmuş ve zombiyle birlikte yere yuvarlanmıştı. Üzerindeki zombinin çürümüş yüzüyle kendi yüzü arasında iki parmak mesafe vardı ve Cemal kendinden bir parça koparabilmek için var gücüyle uğraşan zombinin iğrenç dişlerini bu kadar yakından görünce bu macerada buraya kadarmış diye düşünmeye başlamıştı.

Zombiler İstanbul'daWhere stories live. Discover now