Bölüm 81

11.9K 428 47
                                    

Filiz ve ailesi hızla üst kata çıkarken Selim ve diğerleri de kendilerini boş buldukları koltuklara bırakmışlardı.

- Arkadaş adamın hayatını kurtarmak için kaç saat dil döktük.

- Ne de olsa Selim’in müstakbel kayınpederi ve kayınvalidesi.

- Fırat, ayıp oluyor ama…

- Kızma kuzen takılıyorum sana, hem belli mi olur bu işler?

- Fırat, bak hala…

- Tamam kızma.

- Neyse, bu Ferit bey enteresan birine benziyor?

- Bu adamla işimiz var gibi evlat.

- Bana da öyle geliyor Cemal abi ama böyle adamlara da ihtiyacımız var. Her zaman tetikte kalmamıza yardımcı olur.

Otururken evin içini inceliyorlardı. Duvarlar boydan boya kitaplarla doluydu ve ortalıkta gerekli gereksiz bir sürü eşya vardı.

- Ne karışık ev yahu, bir de en başta burada saklanmayı planlıyorduk. İnsan burada boğulur.

- Bence bu kitaplardan da yanına almak isteyecektir.

- Bana da öyle geliyor. Neyse yapacak bir şey yok.

Oturmuş beklerken kimse konuşmuyordu. Uzun sayılabilecek sessizliği Savaş bozmuştu.

- Zombilerin atları yemesi gerçekten korkunçtu.

- Öyle, ama atları görünce aklıma enteresan bir fikir geldi.

- Neymiş bu fikir?

- Ada’da bir sürü at var. Bunlardan faydalanabiliriz. İlerde adanın tamamını kontrol etmeyi planlıyorsak bunda atların bize çok büyük faydası olur.

- Selim, bunu çok iyi düşündün. Bu bize çok büyük bir avantaj sağlar. Gerçi arabada bulabileceğimizi sanıyorum ama atlar şu durumda işimize daha fazla yarayabilir.

- Atların bir kısmı hala iskelenin oradaki meydanda olabilir.

- Sanmıyorum Savaş kesin orada da zombiler vardır ve onlara saldırmışlardır. Arkalarında faytonlarla nasıl kaçıştılar kim bilir?

- Bir şekilde bulabiliriz hem Ferit Bey'in de bu konuda bilgisi vardır sanırım. Benim hatırladığım kadarıyla piknik alanının arka taraflarında faytoncuların yerleri vardı. Orada bulabiliriz.

- Bu da önemli ama şu anda ilk önceliğimiz jeneratörü çalıştırmak. Onun içinde varsa şu yakıt istasyonunu bulmamız lazım.

- Orayı da Ferit bey biliyor olabilir.

- Bence de biliyordur, baksanıza şu fotoğraf albümüne adanın her yerini fotoğraflamış. Adayı karış karış biliyor olmalı.

Bu sırada Ferit elinde iki tane bavulla aşağıya iniyordu. Bavullardan birini kenara bırakıp diğeriyle kütüphanesinin önüne gelmişti.

- Bu kitapları nasıl bırakacağım bilemiyorum. Ama aralarından bazılarını kesinlikle almam lazım.

- Okumaya çok düşkünsünüz sanırım. İnsanlar hani boş vakitlerimde kitap okurum derler ya işte ben tam tersini yaparım en değerli vakitlerimi kitap okumaya ayırırım.

- Siz ne iş yapıyordunuz Ferit bey?

- Ben makine mühendisiyim. Emekli olunca kendimi iyice kitaplara verdim.

Savaş devasa fotoğraf albümünü göstererek sormuştu.

- Fotoğrafa da meraklısınız galiba.

- Ben küçükken babam yurt dışında o zaman Türkiye’de hiç kimsede olmayan bir fotoğraf makinesi getirmişti. Rahmetli de meraklıydı fotoğrafa, o makineyle başladım fotoğraf çekmeye o gün bugündür de en keyif aldığım şeylerden birisi oldu.

- Ferit bey, fotoğraflardan anlaşıldığı kadarıyla adayı karış karış biliyorsunuz?

- Sadece Büyükada’yı değil Prens Adaları’nın hepsini avucumun içi gibi bilirim.

- Bu harika, peki Ada’da bir yakıt istasyonu var mı? Yalıda çok büyük bir dizel jeneratör var. Eğer yakıt bulabilirsek elektrik sorununu kısmen de olsa çözebiliriz.

- Bu çok güzel bir haber, Ada’da elbette bir yakıt istasyonu var ama iskelenin sol tarafında kalıyor.

- Yapacak bir şey yok. Oraya ulaşmamız çok önemli.

- O zaman yarın ilk işimiz oraya gitmek olmalı.

Onlar konuşurken Filiz ve annesi de ellerinde bavullarla aşağıya iniyorlardı. Onları gören Fırat ve Savaş hemen merdivenleri çıkmış ve bavulları almışlardı.

- Biraz fazla eşya aldık ama sorun olursa şu bavulu bırakabiliriz.

- Yanımıza alırız umarım olmaz ama yolda bir terslik olursa o zaman bırakırız.

- İyi o zaman, hazırız değil mi anne?

Zombiler İstanbul'daWhere stories live. Discover now