Bölüm 28

14.8K 547 39
                                    

-    Sen ne iş yapıyorsun Selim?

-    Benim Galatasaray’da küçük bir kafem var Savaş, orayı işletiyorum. Daha doğrusu işletiyordum.

-    Selim aynı zamanda doktor ama doktorluk yapmıyor.

-    Öyle mi, neden peki?

-    Biraz karışık bir hikaye Esra, ama güvenli bir yere ulaştığımızda anlatırım.

-    Peki sen ne yapıyorsun Filiz?

-  Ben de hem Radyo-Televizyon üzerine yüksek lisans yapıyorum hem de bir yapım şirketinde çalışıyorum.

-   Sen de bizim sektördensin demek, hangi yapım şirketi?

-    XYZ yapımda çalışıyorum.

-   Ercan abinin şirketinde çalışıyorsun demek, aslında sene başında onunla çalışacaktık ama şu anda çalıştığım projedeki rol bana daha uygun geldiği için çalışamadık. Ama iyi adamdır.

-   Biliyorum, siz diğer projeyi seçince çok sinirlenip bütün projeyi iptal etmişti.

-  Yapma yahu, demek benim yüzümden iptal etti o işi, görüyor musun Esra ben olmayınca bütün proje rafa kalkıyor.

-   Fazla havalara girme canım, gördüğün gibi artık ne bir dizin ne de seni gördükleri yerde üzerine atılıp üstünü başını parçalayan hayranların var. Gerçi onların yerine sana saldırıp kıyafetlerinden öte seni parçalamak isteyen zombiler var.  

-   Aman tanrım!

-   Ne oldu Filiz?

-   Baksana şuraya Selim.

Selim Filiz’in işaret ettiği yöne baktığında parkın içerisinde 2 tane zombinin hala çırpınmakta olan bir sokak çocuğunun vücudundan büyük parçalar ısırdıklarını görmüştü. Selim bu görüntüye daha fazla dayanamayarak kafasını diğer tarafa çevirmişti.

- Ne yazık ki onun için yapabileceğimiz bir şey yok. Bu tip görüntülere kendinizi alıştırsanız iyi edersiniz.

-    Bu ne biçim bir şey böyle anlayamıyorum. Polis veya asker yardım edebilecek kimse yok mu?

-  Askerlerin büyük bir çoğunluğuna bu aşıdan yapılmış. Polislerden de geriye kalanlar kendi dertlerine düşmüş olmalılar, artık herkesin kaderi kendi elinde olacak.

Hepsi derin düşüncelere dalmış bundan sonra olacakları düşünüyorlardı. Bu sırada Kuruçeşme’ye epey yaklaşmışlardı. Esra boğazı seyrederek konuşmaya başladı.

-   Boğaz hala ne kadar güzel gözüküyor, sanki bu vahşetin hiç biri yaşanmamış gibi, hani bazen hiç bitmeyecekmiş gibi bir kabus görürsün ve onun gerçek olduğunu zannedersin ya, ama sonra uyandığında her şeyin bir rüya olduğunu anlayıp sevinirsin. Keşke şimdi de öyle olsa.

-   Doğrusu ben uyanmaya çok çalıştım ama bir türlü uyanamadım. Sanırım gördüğümüz en korkunç kabuslardan bile daha kötü olan bu olaylar gerçek ve artık bu yeni gerçekliğe alışmamız şart.

 -   Savaş doğru söylüyor. Artık bambaşka bir dünya bizi bekliyor.

Zombiler İstanbul'daHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin