Bölüm 12

18.8K 682 34
                                    

Selim ise bu sırada yine dikkatli bir şekilde dairesine iniyor ve Filiz’in epey meraklanmış olduğunu düşünüyordu. Kendi katına yaklaştığında yavaşlayarak aşağıdan gelen sesleri dinlemeye başlamıştı. Aşağıdan homurtular geliyor ve ses giderek yaklaşıyordu. Selim önce Filiz’in ev arkadaşı Zeynep’in dışarı çıkmış olabileceğini düşünmüştü ama durduğu yerden gördüğü kadarıyla Filiz’lerin evin kapısı hala kapalıydı. Merdiven boşluğundan aşağıya doğru baktığında alt katta eşi Fatma Hanım ile oturan emekli öğretmen Mümtaz Bey’in yukarı doğru gelmekte olduğunu görmüştü. Mümtaz Bey tam bir eski İstanbul Beyefendi’si idi. Hani herkes anlatır ya eskiden Beyoğlu’na takım elbiseyle çıkılırdı diye işte Mümtaz Bey bu geleneğin günümüze kalmış son temsilcilerindendi. Bilgisiyle, kültürüyle, kibarlığıyla ve hoş sohbetiyle Selim’in her zaman büyük saygı duyduğu insanlardan biri olmuştu. Şimdi ağzından büyük ihtimalle çok sevdiği eşinin kanları damlayan Mümtaz Bey gerçekten böyle bir sonu hak etmiyordu. Selim onun acısına son verecekti. Mümtaz Bey’in kendi katına çıktığını gördüğünde birden hızlanarak kılıcını tam Mümtaz Bey’in kafasının ortasına indirmişti. Yere yığılan adamın büyük ihtimalle kafa tası kırılmış ve parçaları Beynine saplanmıştı. Bu sırada kapıyı açan Filiz küçük bir çığlık atmıştı. Selim Mümtaz Bey’in hareketsiz vücudunu birkaç kez dürtmüş ve öldüğünden emin olduktan sonra Filiz’in kolundan tutarak dairesine girmişti.

- Ne oldu dışarıda?

- Mümtaz Bey’de hastalığa yakalanmıştı. Ben de acısına son vermenin en doğrusu olduğunu düşündüm.

- Belki panzehir bulunursa kurtulabilirdi.

- Filiz, bence panzehiri bulmaları çok uzun zaman alabilir. Çünkü bu çok gelişmiş bir virüs ve anladığım kadarıyla panzehiri bulabilecek bir çok bilim insanı da bu salgından ekilenmiş durumda, şu an onlar için yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Eğer tehlikedeysek onları öldürmek zorundayız, sen de buna alışsan iyi olur. En ufak bir tereddüt kendi canına veya yanındakilerin canına mal olabilir.

- Haklısın galiba ama yine de zor geliyor. Sen ne yaptın alabildin mi anahtarı?

- Evet hallettim. Cemal abi de bizimle geliyor. Aslında onun başına gelenlerde seninkine benziyor.

-  Niye, ne olmuş ki?   

-  Cemal abinin Osman adında çok eski bir arkadaşı var, arada çilingir sofrası kurup iki kadeh içerler, bu akşam da öyle yapıyorlarmış ki Osman bir anda ona saldırmış. Epey bir boğuşmuşlar ve Cemal abi sonunda onu vurmak zorunda kalmış. Yukarda onu cesedin karşısında koltuğa çökmüş vaziyette buldum.

- Çok korkunç, neyse ki ben Zeynep’i öldürmek zorunda kalmadım.

- Belki de… Neyse işimize bakalım, on beş dakikamız var. İşe yarar bir şeyler bulabildin mi?

Filiz işlerine yarayacağını düşündüğü şeyleri bir araya toplamıştı. Bunların içinde tamir aletleri, 2 tane fener, 3 tane çakı, Selim’in acil durumlar için evde bulundurduğu ilk yardım çantası ve birkaç parça daha ufak tefek şey vardı.

- Bir de bunu buldum. İşimize yarar mı?

Zombiler İstanbul'daWhere stories live. Discover now