Bölüm 111

9.1K 391 24
                                    

Fırat hemen teknenin içeri tarafına geçmiş ve teknenin ışıklarından birini yakmıştı. Sonra hemen yere uzanmış ve sürünerek saklanacağı yere gelmişti. Selim teknenin sol tarafındaki bir köşeye saklanmışken Fırat da onun tam karşısında saklanmaya uygun bir yer bulmuştu. Şimdi yapmaları gereken beklemekti. Kısa bir bekleyişin ardından adamların içinde olduğu küçük teknenin çıkardığı gürültüyü duymaya başlamışlardı. Dakikalar sonra üç kişi tekneye çıkmıştı. Adamların aralarındaki konuşmalardan birinin teknede kaldığını duymak, Fırat’ın pek de hoşuna gitmemişti. Ama yine de bu işi halledebileceklerinden emindi. Adamlar güverteye çıkmadan önce Fırat Selim’e teknede bekleyen adamla kendisinin ilgileneceğini ve kendisinin işaretiyle harekete geçmesini biraz işaret dili biraz da fısıldama yardımıyla söylemişti.

Selim elinde tüfeği ve Fırat da bir elinde tüfek bir elinde de tabancasıyla adamların geçmesini bekliyordu. Bir iki dakika sonra üç kişi onların olduğu yeri geçmiş ve teknenin içerisine doğru ilerlemeye başlamışlardı. Fırat’ın işaretiyle ikisi birden ortaya çıkmıştı. Selim tüfeğini güvertedeki üç kişiye doğrultmuşken Fırat tüfeğini güvertedekilere, tabancasını ise küçük teknedeki adama doğrultmuştu.

- Sakın silahınıza davranmayın. Ellerinizi başınızın arkasında birleştirin ve yere uzanın.

Adamlar şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilemez halde birbirlerine bakıyorlardı. Fırat adamların hareketlenmediğini görünce küçük teknede bekleyen adamın olduğu tarafa doğru bir el ateş etti. Kurşun teknenin camlarından biri kırmıştı.

- Duymadınız galiba, ellerinizi başınızın üstünde birleştirip yere uzanın dedim. Yoksa bir daha ki kurşun sadece camı kırmakla kalmaz. Sen de buraya çık bakalım. Arkadaşlarından ayrı kalma, hadi çabuk olun.

Adamlardan birisi Fırat’ın söylediklerini yapmaya başlayınca diğerleri de onu izlemişlerdi. Küçük teknede bekleyen dördüncü adam da güverteye çıkıp yanlarına uzanınca, işin zor kısmını halletmiş oluyorlardı.

-  Kuzen, sen şunların silahlarını alıver.

Selim tüfeğini omzuna asmış ve yerde yatan adamların yanına gelerek üzerlerini aramaya başlamıştı. Hepsinden birer tabanca çıkmış ve ikisinden de ayrıca avcı bıçakları çıkmıştı.

- Siz bu akşam bize ateş açanlardansınız değil mi? Şimdi söyleyin bakalım, toplam kaç kişisiniz? Elinizde hangi tür ve ne kadar silah var?

- Birazdan diğerleri de gelince görürsünüz kaç kişi olduğumuzu ve ne kadar silahımız olduğunu, biraz bekleyin.

Fırat konuşan adamın kaburgalarına sıkı bir tekme atmıştı. Adamın canının çok yandığı belli oluyordu ama kaburgalarına gelen tekme kısa süreliğine nefesini kestiği için sesi çıkmamıştı. Bu arada adamın söyledikleri Selim’i endişelendirmişti. Ama Fırat Selim’e sakin olması yönünde işaret etmişti.

- Yalan söylerseniz ve bizi oyalamaya kalkarsanız ne olacağını gördünüz. Şimdi sorumu kim cevaplamak istiyor?

- Şey, bizden başka sekiz kişi daha var.

- Sus lan, şerefsiz.

İçlerinden genç olan konuşmaya başlayınca aralarından birisi genci susturmuştu. Fırat bir tekme de genci susturana atmıştı.

- Arkadaşlar birbirimizin konuşmasını kesmeyelim lütfen, biraz saygılı olalım. Evet sen konuşmana devam edebilirsin.

- Bizden başka sekiz kişi daha var. Elimizde yirmiye yakın tabanca ve 4 tane de tüfek var.

- Peki niye siz dördünüz geldiniz?

- Ancak bu küçük tekneyi bulabildik. Bizi de en azından yerinizi tespit etmemiz için gönderdiler.

-  Bizi bulduktan sonra ne yapacaktınız?

- Orasını bilmiyorum.

Fırat biraz önce konuşan genci susturan adamı ayağıyla dürtmüştü.

- Sen biliyorsundur sanırım. Bizi bulunca ne yapacaktınız? Akşam beceremediğiniz işi yapıp bizi öldürecek miydiniz? Peki ama neden, hem de böylesine bir kıyametin ortasında hiç tanımadığınız insanlara kötülük yapma sebebiniz nedir?

- Önce siz bize saldırdınız. Kafasına vurduğunuz adamlardan biri biz çıkarken hala daha kendine gelememişti.

- Buna üzüldüm. Ama biz de durduk yere size saldırmadık, o adamlar arkadaşlarımızı yakalamışlardı.

- Peki bizim evimizde gizli gizli ne arıyordunuz? Amacınız bizim cephanemizi ve erzağımızı çalmak değil miydi?

- Hayır biz sadece adanın etrafını dolaşıyorduk ve sizin evinizden ışık geldiğini görünce gelip bakmak istedik. Ama içerde nasıl insanların olduğunu bilmediğimizden önce gizli bir şekilde durumu anlamamız gerekti. İçerde yaptıklarınızı görünce de böyle yapmakta ne kadar haklı olduğumuzu anladım.

-  Niye, ne gördün ki içerde?

- Dövmüş olduğunuz iki kızı zorla dans ettirip eğleniyordunuz. Hangi iyi insan böyle bir şey yapar?

- Abi haklısınız ama hepimiz kötü değiliz. Ben hayatta kalmak için onların arasına katıldım.

- Peki öyleyse, sen kalk bakalım. Şimdi söyle bana bu yerde yatanlar arasında da mecbur kaldığı için kötülük yapanlar var mı? Onları kurtarmak için yalan söylersen emin ol bunu anlarım ve o zaman senin sonun da pek iyi olmaz.

-  Şey, abi…

- Çekinecek bir şey yok. Bu saatten sonra bunların hiçbiri sana zarar veremez. Sen sadece doğruyu söyle.

- Abi şu ikisi değil ama Fatih abi iyidir. Kızları dövmelerine de engel olmaya çalışmıştı ama onu dinlememişlerdi.

- Demek öyle senin adın ne bakalım?

- Benim adım Kenan. Ada’daki otellerin birinde garsonluk yapıyorum.

-  Ailen nerede?

- Onlar memleketteler abi, ben okuyorum. Yaz tatilinde de okul harçlığımı çıkarmak için garsonluk yapıyorum.

Selim Kenan’ı baştan aşağı incelemiş ve konuşmalarını da dinledikten sonra onun doğruyu söylediğine inanmıştı. Bu gibi durumlarda insanların istemeden de olsa kötü yollara sapmaları mümkündü. Ama Kenan için henüz geç değildi. Selim kendisine bakan Fırat’a kafasıyla Kenan’ı onayladığını belirtir bir işaret vermişti.

- Tamam Kenan sana inandık. Sen kalk Fatih, anlat bakalım, sen kimsin?

- Ben de Belediye’de çalışıyorum. Kenan doğru söylüyor, ilk başta hayatta kalmak için bunların arasında katıldım. Ama bunlar her geçen dakika azıttılar, ben de fırsatını bulunca kaçmayı düşünüyordum.

-  Senin çoluk çocuğun yok mu?

-   Karım ve bir de çocuğum var, yani vardı.

Karısı ve çocuğu aklına gelen Fatih’in gözleri dolmuştu. Selim ve Fırat da durumu anlamış ve adamın daha fazla üzerine gitmemişlerdi. Yerde yatan iki kişiyse Fırat’ın tekme attığı adamlardı.

- Sen de geç bakalım Fatih, size gelince, siz de bir bokluk olduğunu en başından anlamıştım. Ama size ne yapmamız gerek onu bilemiyorum. Sizi öldürsek sizden bir farkımız kalmaz. Serbest bıraksak diğer insanlara zarar, sen ne dersin kuzen?

Selim de Fırat bu soruyu sorana kadar bu adamlarla ne yapacaklarını düşünüyordu.

- Bunları şimdilik bizim bodrumdaki odalardan birine kilitleyelim. Arkadaşlarının geri kalanıyla ilgilendikten sonra bunların da bir hal çaresine bakarız.  

Zombiler İstanbul'daHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin