Bölüm 76

11.5K 436 15
                                    

Filiz ve Mert banyoya girmişlerdi. Banyo son derece zevkli ve lüks döşenmişti. Filiz dolabı açtı ve büyük bir banyo havlusu aldı. Mert ondan önce fırlamış tekrar havuza doğru koşturmaya başlamıştı.

- Ben gelmeden sakın girme Mert.

Mert koşarak havuzun başına gelmiş ama havuza girmeyerek Filiz’in gelmesini beklemişti. Filiz az da olsa sözünün dinlenmesinden memnun olmuştu.

- Artık girebilir miyim Filiz abla?

- Sen yüzme biliyorsun değil mi?

- Biliyorum tabii, annem beni bizim evin oradaki Balık adamlar kulübündeki yüzme derslerine götürüyordu.

- İyi o zaman ama suda fazla kalmak yok.

Tam Mert suya gireceği sırada yukarıdaki pencerelerden birinden bir ses duyuldu.

- Mert ne yapıyorsun? Sakın girme suya!

- Ama anne…

- Şimdi havuza girmenin sırası mı oğlum?

Mert çok üzülmüş ve başı öne eğilmişti. Mert’in bu hali nedense Filiz’e çok dokunmuştu.

- Lale ben havlu buldum. Hem hava da çok sıcak, izin verirsen bir beş dakika girsin. Çok heveslendi.

Lale önce Filiz’e daha sonra da Mert’e bakmıştı. Oğlunun üzgün hali ona da dokunmuştu. Daha sonra onun da aklına pamuk ipliğine bağlı hayatları geldi ve oğlunu üzmemeye karar verdi.

- Peki ama fazla değil sadece beş dakika.

- Yaşa anne.

Mert çok sevinmişti. Filiz’in yanına gelerek yavaş bir sesle “Sağol Filiz abla” dedi. Mert küçük yaşına göre çok akıllı bir çocuktu. Filiz aralarında bir çocuk olmasının hayata umutla bakabilmeleri için çok önemli olduğunu düşünmüştü. Mert havuza girmiş ve büyük bir keyifle yüzmeye başlamıştı. Arnavut Cemal de kalkmış ve havuz başına Filiz’in yanına gelmişti.

- Bak şu kerataya ne de güzel yüzüyor. Şu çocuk havuza girdi ya benim de içimi bir ferahlık kapladı Filiz.

- Benim de Cemal abi, sanki hayat tekrar normale dönmüş gibi halbuki dışarıda kim bilir neler oluyor. Belki annemle babam…

- Filiz kızım doğru ya senin ailenin gidip alacaktık.

- Herkes perişan halde Cemal abi, biraz dinlenmeleri lazım.

- Yok kızım önce senin aileni de alıp buraya getirelim de ondan sonra dinleniriz. Hem bu iş Selim’in aklındaydı, o çocukta o kadar yoruldu ki aklından çıktı herhalde. Ben şimdi gider kaldırırım çocukları, karanlık çökmeden bu işi halledelim.

- Cemal abi…

- Tamam kızım sen çocukla ilgilen.

Arnavut Cemal hızlı adımlarla içeri girmişti. Fuat’ın mutfakta olduğunu hatırlayınca ona haber vermek istedi. Mutfağa girdiğinde Fuat’ın salata yaptığını gördü.

- Senin elinden gelir mi böyle şeyler Fuat?

- Ne yapacaksın Cemal bekarlık işte, senin de elinden geliyordur sanırım.

- Benim elimden pek gelmez en fazla yağa yumurta kırarım. Bizim mahallede benim çok eski bir ahbabımın esnaf lokantası var akşam yemeklerini orada yerim.

- O da güzelmiş.

- Fuat ben şeyi söylemeye geldim. Bu Filiz’in ailesini almaya gidecektik. Hepimizin aklından çıktı.

-  Doğru ya, nasıl unuttuk, hava kararmadan halletmek lazım bu işi. O zaman sen Selim’i kaldır ben de Fırat’la Savaş’ı kaldırayım.

Cemal hızlı adımlarla üst kata Fuat da ellerini yıkadıktan sonra odaları giriş katta olan Fırat’la Savaş’ın yanına gitmişlerdi.

- Fırat, Savaş uyanın çocuklar.

Fuat birkaç kere seslendikten ve hafif dürttükten sonra Savaş da Fırat da uyanmışlardı.

- Ne oldu abi bir sorun mu var?

- Yahu çocuklar, Filiz’in ailesini almaya gidecektik ya, hepimizin aklından çıkmış. Kalkın da hava kararmadan şu işi halledelim.

- Doğru be, yorgunluktan aklımızdan çıkmış. Kıza da ayıp oldu.

- Neyse hadi kalkın hem az da olsa dinlenmeniz lazımdı zaten.

Zombiler İstanbul'daजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें