Bölüm 5

26.6K 924 62
                                    

Filiz Selim’in anlattıklarına inanamıyor daha doğrusu inanmak istemiyordu. Ama bunun gerçek olduğunun en büyük kanıtı ev arkadaşı Zeynep’ti.

- O zaman polisi arayalım tabi ambulansı da gelip Zeynep’i götürsünler, telefon nerede?

Selim daha cevap vermeden Filiz telefonu görmüş ve hemen 155’i aramıştı. Telefon Selim’in tahmin ettiği gibi meşguldü. Bu defa 112’yi arayıp ambulans çağırmak istemişti ama sonuç yine aynıydı. Selim Filiz’in gözlerinde her an artan korku ve endişeyi gözlüyordu. Filiz olayın boyutunu tam olarak kavrayamamıştı. Kendisi de yapması gereken yığınla iş varken zaman kaybediyordu. Her şeyi açıkça anlatıp kendi işine bakmasının vakti gelmişti. Filiz’in elinden telefonu alarak onu tekrar kanepeye oturttu ve anlatmaya başladı.

-  Bak Filiz zamanımız çok kıymetli o yüzden sana her şeyi açık açık anlatmalıyım. Bu salgın çok ilerlemiş durumda ve anladığım kadarıyla henüz bunu tedavi edebilecek bir ilaç bulamadılar. Polis ve ambulansa ulaşmakta mümkün değil çünkü artık herkes kendi hayatının peşine düşmüş durumda, televizyonda evden çıkmayın dediler ama benim aileme ulaşmam lazım. Ben kısa bir süre sonra çıkacağım istiyorsan seni de bir yere bırakabilirim veya istersen benim evimde de kalabilirsin. Şimdi karar vermek için on dakikan var ve sakın kendini kaybetme çünkü hayatta kalmak istiyorsan ne kadar zor olursa olsun sakin kalman gerekiyor. Anladın mı?

Filiz Selim’in bir çırpıda anlattıkları karşısında şoke olmuş ama Selim’in sakinliği ve kararlılığı ona da sirayet etmiş ve her şeyi kenara bırakarak yaşamak için mantıklı düşünmeye başlamıştı. Selim ailesine ulaşması gerektiğini söylediğinde onun da aklına hemen kendi ailesi gelmişti. Acaba onların başına da bir şey gelmiş olabilir miydi? Ailesinin Büyükada’da yaşadığı eski ahşap köşk ona her zaman kötülükten ve zamandan azat edilmiş bir yer gibi gelirdi. Bu eve gittiğinde her ne derdi varsa unutur sadece anı yaşardı. Şimdi bu kıyametin ortasında orası yine en güvenli yer gibi geliyordu.

-  Tamam sakinleştim biraz. O zaman ben de ailemin yanına giderim.

- Bence de yapılacak en iyi şey bu olur. Nerede ailen, başka bir şehirde yaşıyorlar sanırım?

-  Yok fazla uzakta değiller, Büyükada’da oturuyorlar.

Filiz’in söyledikleri Selim’in aklına bir fikir getirmişti. Adalar bu durumda belki de gidilebilecek en mantıklı yerdi. Sonuçta belli bir nüfusu vardı ve dışarıdan gelen tehlikelere kapalıydı. Orada bulunan hastalığa yakalanmış kişiler yakalanıp tecrit edilebilirse ondan sonrası için çok korunaklı bir yer olabilirdi. Ama bunun için iyi bir örgütlenme gerekiyordu.

-  Ada fikri gerçekten çok mantıklı hatta ben de anne ve babamı bulduktan sonra Ada’ya gelebilirim. Ama oraya nasıl ulaşabiliriz? Vapur veya motorların çalıştığını hiç zannetmiyorum. Bize bir tekne gerekecek, tabi bir de kaptan olsa iyi olur ama kaptanı bulamasak bile tekneyi ben de kullanabilirim sanırım.

- Doğru söylüyorsun Selim, o zaman birlikte gidebiliriz.

- En iyi yol bu gibi gözüküyor. Zaten salgına yakalanmamış insanların bir arada kalmasında fayda var. Şimdi ilk önce karşıya geçip Caddebostan’dan annemleri alalım. Ama dışarısı çok karışık o yüzden çok dikkatli olmamız lazım.

Zombiler İstanbul'daWhere stories live. Discover now