Zombiler İstanbul'da

96.6K 1.8K 652
                                    

  Üç arkadaş Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki küçük bir çorbacıda işkembe çorbalarını içiyorlardı. Cılız ışıkların aydınlattığı çorbacıda çalışan 2 kişiden biri uyukluyor diğeri de açık olan televizyondaki dizi tekrarlarından birine bakıyordu. Çorbacıda onlardan başka müşteri yoktu ve onlarda çorbalarını bitirmiş olmalarına rağmen kalkıp yola koyulacak kuvveti kendilerinde bulamıyorlardı.

-    Aga çok içtik ya, valla ayağa kalkacak halim yok.

-   Ben size dedim oğlum, limitsiz içki diye illa bokunu çıkaracaksınız. Bunun acısı asıl yarın çıkacak.

-  Çorba toparlar şimdi bizi merak etmeyin. Selim bu gece senin evde kalalım, o kadar yolu hayatta gidemem şimdi.

-    Olur olur, hadi kalkın da gidelim ufaktan.

Tam kalktıkları sırada dükkanın kapısı açılmıştı. İçeri giren yaşlıca adamın kıyafetleri dökülüyor, kokusu ise kendisinden 10 metre ileride gidiyordu. Adamda bir gariplik vardı, sarhoş olduğu kesindi ama sanki başka bir farklılık vardı.

-  Cezmi baba nerelerdesin yahu geç kaldın? Sen otur ben çorbanı getiriyorum.

Kasaya gelen müşterilerin Cezmi Baba’ya baktıklarını gören tezgahtar durumu açıklama gereği duymuştu.

-  Cezmi Baba’nın bizim patrona zamanında çok yardımı dokunmuş. Bakmayın bu haline aslında çok görmüş geçirmiş bir adamdır, ama hayat işte, bizim patronda şimdi elinden geldiğince ona yardım ediyor.

Adam bunları anlatırken garson çorbayı getirmiş, Cezmi Baba’nın önüne koyuyordu. Tam bu sırada olan olmuş ve Cezmi Baba birden saldırmış ve genç garsonun kolunu ısırmıştı. Garsonun kolundan büyük bir parça kopmuş ve parçalanan damarlardan oluk oluk kan akmaya başlamıştı. Tezgahtar ve üç arkadaş oldukları yere mıhlanmış, yerde kıvranıp bağıran garsona bakıyorlardı. Üç arkadaştan en az sarhoş olan Selim ve tezgahtar şaşkınlıklarını daha çabuk atlatmış ve yerde yatan garsona yardım etmek için hemen o yöne seğirtmişlerdi. Onlar hareketlendiği sırada Cezmi Baba ağzındaki lokmayı yutmuş ve yerde yatan garsonun üzerine atlamıştı.  İri yarı olan tezgahtar yoksulluktan bir deri bir kemik kalmış Cezmi Baba’yı omuzlarından tutarak dükkanın diğer tarafına savurmuş ve Cezmi Baba masalardan birinin üzerine uçmuştu. Selim’le birlikte garsona yardım etmek için yere eğilen tezgahtar onun bir süre kendine gelemeyeceğinden emindi. Diğer iki arkadaş ise oldukları yerden kımıldamamış adeta bir film izler gibi olayları izliyorlardı. Sarhoşluğunda etkisiyle yaşananların ne kadarı gerçek ne kadarı hayal çözmeye çalışıyorlardı. Bu sırada Cezmi Baba yerden kalkmış ve kendisini yere savuran tezgahtarın üzerine kapanarak omzundan büyük bir parça ısırmıştı. Tezgahtar acı içinde yerden kalkıp arkasını döndüğünde Cezmi Baba ile göz göze gelmiş ve onun gözlerini gördüğünde korkudan bildiği bütün duaları okuyarak Cezmi Baba’nın üzerine atlamıştı. Garsonun kolunu havluyla saran Selim ise arkadaşlarına polise ve ambulansa telefon etmelerini söylüyordu. Yerde yatan garsondan gelen homurtular ise bir anda dikkatini yine o yöne çevirmişti. Yerde yatan garsonun gözleri değişmeye, cildinin rengi ise solmaya başlamıştı. Cezmi Baba ile boğuşan tezgahtar ise galip gelmiş ve Cezmi Baba’nın ellerini boynundan çıkardığı kravat ile bağlamıştı.

-  Lan oğlum bu garsona da bir şeyler oluyor. Aradınız mı polisle ambulansı?

-   Hiçbiri cevap vermiyor, sürekli meşgul çalıyor.

-  Ne yapacağız oğlum?

- Hadi kalk gidelim bir an evvel, sokarım böyle işe be, 40 yılda bir dışarı çıkıyoruz başımıza gelenlere bak.

Zombiler İstanbul'daWhere stories live. Discover now