Bölüm 113

9.5K 404 59
                                    

Ağaçların arkasına saklanarak hızlı bir şekilde eve yaklaşmaya başlamışlardı. Fırat Hasan’la kendisinin ilgileneceğini söylemişti. Kenan’ın tarifiyle daha az dikkat çekecekleri arka kapıdan eve girmeye karar vermişlerdi. Ağaçların bittiği noktada hızlı bir şekilde eve doğru koşmuşlar ve duvara yapışık bir şekilde ilerlemeye başlamışlardı. Sırtlarını duvara vermiş dikkatli bir şekilde ilerliyorlardı. Fırat pencerenin önüne geldiğinde hızlıca içeriye bakmıştı ve bir süre duraksadıktan sonra ilerlemeye devam etmişti. Evin yan duvarı bitip arka bahçeye geldiklerinde hemen içeri girmek yerine Fırat’ın isteğiyle hızla arka bahçede bulunan müştemilatın arkasına saklanmışlardı. Fırat elindeki silahı hızla yan yana duran Kenan ve Fatih’e doğrultmuştu.

- Değil sesinizin çıktığını ağzınızın kımıldadığını bile görürsem beyninizi dağıtırım. Sistemimize aşinasınız zaten hemen elleri kafanızın üzerinde birleştirip yere uzanın. Bakın ağzınızdan tek bir harf bile çıkarsa tetiği çekerim. Gördünüz mü bilmiyorum ama elimdeki tabancada susturucu takılı, silahtan çıkacak ses havadaki sinek vızıltılarına karışıp gider.

Fırat’ın son derece ciddi olduğunu anlayan Kenan ve Fatih onun dediklerini yapmışlardı. Selim ve diğerleri ise şaşkınlıkla Fırat’ı izliyorlardı. Fırat, Kenan’la Fatih’in üzerini aramış ve tabancalarını almıştı. Sonrasında ise saniyelik aralıklarla ikisinin de boynuna sert bir şekilde vurmuş ve adamları bayıltmıştı.

- Fırat ne oluyor, anlatacak mısın?

- Şerefsizler bize tuzak kurmuşlar kuzen.

- Bunu da nereden çıkardın?

- Demin camdan içeri baktığımda bir çakmak yandı ve elleri silahlı iki kişi gördüm. Anlayacağınız içerdekiler bizi bekliyor. Bu şerefsizler numara yapıp bizi buraya getirdiler.

- Vay canına oyuncu olan benim ama bunlar beni suya götürüp susuz getirir.

- Şimdi ne yapacağız peki?

-İçerde kaç kişi olduğunu bilmiyoruz. Ellerinde ne kadar ve ne tür silah var onu da bilmiyoruz. Kaçmaya çalışırsak belki aramızdan bazıları kurtulur ama çoğumuz hayatını kaybedebilir.

- Ne diyorsun peki?

- Biz yine baskın yapacağız ama bu baskın onların beklemediği şekilde olacak.

Fırat çantasını önüne almış ve çantanın gözlerinden birini açarak iki tane el bombası çıkarmıştı. Elinde tuttuğu bombaları sallayarak sırıtıyordu.

- Bize tuzak kurmak nasıl oluyormuş görsünler bakalım.

Düştükleri durum karşısında moralleri bozulan Selim ve diğerleri Fırat’ın çantadan çıkardığı bombaları görünce neşelenmişlerdi.

- Senden korkulur valla Fırat.

- Tedbirini alacaksın abi, bu devirde kimseye güvenilmez. Yalnız Savaş’ın dediği doğru herifler harbi çok iyi oyuncuymuş. Şimdi bunlar bizim arka kapıdan girmemizi bekliyorlar biz şimdi ikişer kişilik dört gruba ayrılacağız. Abbas abi ve Cemil abi arka kapıyı, Selim ve Cemal abi evin sol tarafını, Fuat abi ve Savaş sağ tarafı, ben ve İsmail’de ön kapıyı tutacağız. Selim bombalardan birini sen al, Savaş diğerini de sen al. Cemal abi ve Fuat abi camlardan birini ateş ederek kırar, siz de onların kırmış olduğu camlardan bombaları içeri sallarsınız. Sonra zaten o panikle hepsi kendilerini dışarı atacaklar, onlar dışarı çıkınca biz de onları keklik gibi avlarız. Tamam mı?

-  Yani herkesi öldüreceğiz, öyle mi?

Bu sözleri üzerine herkes Selim’e söylediklerini garipser bir şekilde bakmıştı.

- Selim eğer tuzağı fark etmeseydim, herifler hepimizi öldürecekti. İçerde kaç kişi var bilmiyoruz, ellerinde nasıl silahlar var bilmiyoruz. Bu durumda ya onlar ya biz ve ben bir süre daha yaşamak istiyorum.

- Herkes aynı fikirdeyse yapacak bir şey yok.

- İyi o zaman, herifler şüphelenmeye başlamıştır. Bir an evvel harekete geçmemiz lazım. Hadi Selim önce siz geçin yerinize ama dikkatli olun. İlk atışı Fuat abi yapacak siz de silah sesini duyduğunuz an harekete geçersiniz.

- Tamam, herkes çok dikkatli olsun.

Selim ve Cemal hızla evin sol tarafına hareketlenmişlerdi. Onların hemen ardından Fuat ve Savaş da kendi yerlerine gitmişlerdi.

- Fırat abi, bu herifleri ne yapacağız?

- Aslında bunları da öldürmemiz gerekiyor ama baygın haldeyken öldürmek de hiç hoşuma gitmiyor.

-  Fırat sen benim silahı al bana da senin susturuculu silahı ver. Sonra yerinize geçin.

Fırat Abbas’ın aklından geçenleri anlamış ve hiç itiraz etmeden kendi silahını onunkiyle değiştirmiş ve daha sonra İsmail’le beraber evin önündeki yerlerine gitmek üzere harekete geçmişlerdi. Fuat ve Savaş’ın yanından geçtikleri sırada Fuat’a 4 dakika sonra harekete geçmesini söylemişlerdi.

Fırat ve İsmail ön kapıyı en iyi şekilde gören ve kendilerini büyük ölçüde koruyan mevzilerine yerleştikten bir dakika kadar sonra ilk silah sesi duyulmuştu onun hemen ardından bir silah sesi daha duyulmuş ve saniyeler sonra da evin içinden iki büyük patlama sesi gelmişti. Patlamanın etkisiyle evin neredeyse bütün camları kırılmış ve yangın başlamıştı. Kısa süre sonra evin arka tarafından seri silah sesleri gelmeye başlamıştı. Çok kısa bir süre sonra ön kapı açılmış ve çeşitli yerlerinden ufak tefek yaralar almış üç kişi dışarı çıkmıştı. Fırat ve İsmail’de ateşe başlamış ve adamlar ne olduğunu anlayamadan vurulmuşlardı. Dakikalar sonra silah sesleri kesilmişti. Evin camlarından ise hala dumanlar çıkıyordu. Fırat yavaşça yerinden çıkmış ve eve doğru ilerlemeye başlamıştı. İçeri girmeden önce Selim ve Cemal’e işaret ederek yanlarına gelmesini istemişti. Daha sonra diğer tarafa geçerek Fuat ve Savaş’a arka tarafa geçip Abbas ve Cemil’le beraber arka taraftan eve girmelerini söylemişti.

- Cehennem gibiydi.

- Galiba içerisi çok kalabalıktı, biz dört kişi vurduk. Siz ne yaptınız Fırat?

- Biz de beş kişi indirdik. Hadi girelim içeri, diğerleri de arka kapıdan girecek.

Dördü birlikte son derece dikkatli bir şekilde içeri girmişlerdi. Evin içi harap haldeydi ve çeşitli yerlerinde yangın sürüyordu. Evin ortasına doğru geldiklerinde yerde kopmuş bir kol görmüşlerdi. Korkunç ve mide bulandırıcı görüntüler vardı ve ellerinden geldiğince bunlara bakmamaya çalışarak evin alt katını kontrol etmişlerdi. Daha sonra hızla üst katları kontrol ettikten sonra aşağıya inip dışarı çıkmışlardı.

- Bu ne korkunç bir şeydi yahu?

- Böyle bir şeyi nasıl yaptık?

- Selim kendine gel. Başka çaremiz yoktu. Böyle bir şeyin olmasını biz de istemedik ama elimizden başka bir şey gelmezdi. Siz burada bekleyin. İsmail sen benimle gel de içerde silah cephane falan ne varsa işimize yarayanları alalım.

- Tamam Fırat abi, gidelim.

Diğerleri dışarıda beklerken Fırat ve İsmail tekrar içeri girmişlerdi. Selim’in midesi bulanıyordu, kusmaya çalışmış fakat onu da becerememişti. Yanına gelen Arnavut Cemal sırtını sıvazlamıştı.

- Sakin ol evlat, biliyorum içerde gördüklerimiz korkunçtu. Ama Fırat da haklı, başka seçeneğimiz yoktu. Bu olanları bir an evvel unutmaya bakalım. Hem kim bilir daha ne pislikler göreceğiz. En başından beri kendin söylüyorsun. Kendimizi bırakmamalı ve duygusallığa kapılmamalıyız.

-  Haklısın abi ama ne bileyim işte, neyse toparlanırım. 

Zombiler İstanbul'daTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang