Bölüm 74

11.9K 496 60
                                    

- Etleri şimdi pişirelim o zaman, bozulacağına yiyelim bari.

- En doğrusu bu olur sanırım.

Nalan hanım ve Dilek hanım kolları sıvayıp yemek hazırlamaya başlamışlardı. Arnavut Cemal’de mutfak kapısından bahçeye çıkmıştı. Hava çok güzeldi. Yalının bahçesi cennet gibiydi. Arka bahçeyi gezdi ve yeni kapatıldığı belli olan mezarları görünce başında durup dua etti.  Ön bahçede ise oldukça büyük bir yüzme havuzu vardı. Sanki bir anda bambaşka bir dünyaya gelmişlerdi. Cemal bahçedeki çardakta oturup cebinden gümüş tabakasını çıkardı. Sigarasını almış yakarken omzunda bir el hissetti.

- Keyif yapıyorsun Cemal.

- Buyur gel Fuat, ne o sen niye uyumadın biraz?

- Vallahi ne yalan söyleyeyim, kendimi hiç yorgun hissetmiyorum. Hatta 2 gündür üzerimdeki ölü toprağını attım.

- Allah günah yazmasın ama ben de kendimi daha canlı hissediyorum. Kaç senedir hep aynı şeyler, akraba desen yok. Dost desen bizim alemde insanın fazla dostu olmaz olan bir iki tanesi de rahmetli oldu. Biz de vademizin dolmasını bekliyorduk işte.Ama demek ki daha göreceğimiz varmış.

- Çok özel değilse bir şey sormak istiyorum?

- Sor yahu, özeli mi kalmış, birbirimize canımızı emanet etmişiz.

- Hiç evlenmedin mi? Çoluk çocuk yok mu?

Arnavut Cemal bu soruyu duyunca efkarlanmış ve sigarasından derin bir nefes çekmişti.

- Evlendim. 30 yaşında falandım. Karımda çok iyi bir kadındı. 2 sene sonra bir de oğlumuz oldu. Ama sonra…  

- Sonra ne oldu?

- Benim o zamanlar en hızlı zamanlarım, peşimde bir sürü düşmanım var. Eve bir sürü tehdit geliyor. Ben bir iki kere ufak tefek yaralandım. Karım da dayanamadı aldı çocuğu kaçtı.

- Deme yahu, aramadın mı peki onları?

- Aradım, bizim hanımın akrabaları Fransa’ya işçi gitmişlerdi, onlar da Fransa’ya gitmiş diye duydum. Benim de o sıralar yurt dışına çıkma yasağım vardı. Ondan sonra araya zaman girdi ben de belki böylesi daha hayırlıdır diye bıraktım işin peşini.

- Üzüldüm yahu.

- Oğlum şimdi 33-34 yaşında falan olmalı, içten içe bekledim belki gelip babasını bulur diye ama artık bundan sonra o da mümkün değil.

- Hayat bu Cemal, şu anda yaşadıklarımızın olabileceği kimin aklına gelirdi. Belli mi olur belki senin oğlunda dönmüştür buralara bir gün karşılaşırsınız.

- Pek sanmıyorum ama umarım dediğin gibi olur Fuat.

- Benim karnım epey bir acıktı. Gidip bir şeyler mi hazırlasak?

- Nalan hanım ve Dilek hanım mutfakta yemek hazırlıyorlar.

- Öyle mi? Gidip bir bakayım. Sen de geliyor musun?

- Yok ben buradayım.

- İyi o zaman hadi görüşürüz.

Fuat mutfağa doğru giderken Cemal’e denizi seyretmeye devam ediyordu. İstanbul’dan yer yer dumanlar yükseliyordu. Bazı yerlerde yangın çıkmış olmalıydı. Cemal bu sırada İstanbul tarafından Ada’ya doğru gelen küçük bir tekne gördü. ”Demek bizim gibi düşünen başkaları da varmış.” diye düşündü Cemal. Fuat da bu sırada mutfağa varmıştı.

- Kolay gelsin hanımlar, ne yemek yapıyorsunuz?

- Dolapta epey bir et varmış, bozulmadan onları pişirelim dedik.

- İyi düşünmüşsünüz. Bundan sonra çok fazla et yiyemeyeceğiz zaten bari bugün iyice bir karnımızı doyuralım.

- En azından şu buzdolabı çalışsaydı baya bir işimize yarardı.

- Elektrik sorununu kısmen de olsa çözebiliriz belki, arka tarafta oldukça büyük bir jeneratör var. Onu çalıştırabilecek yakıtı bulabilirsek buzdolabını vs. çalıştırabiliriz.

- Bu çok iyi bir haber, ama burada yakıt bulabilir misiniz?

- Çocuklar biraz dinlensin bir keşfe çıkacağız.

(Yorumlarınızı bekliyorum.) 

Zombiler İstanbul'daHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin