Bölüm 93

11.5K 413 22
                                    

Selim ve Fırat tankerin önünde birbirlerine üzüntü dolu gözlerle bakıyorlardı. Gözlerinde bir şey yapamıyor olmanın verdiği çaresizlik de okunuyordu.

- Yazık oldu çocuklara…

- Hem de çok yazık oldu. Aslında Cenk Rasim ve Nezih’i öldürmüş olsaydı belki de ölümüne bu kadar üzülmezdim. Ama çocuk son dakikalarında masum olduğunu söyledi.

- Doğru söylediğinden emin misin?

- Kimse ölüme bu kadar yakınken yalan söylemez Selim. Ayrıca biliyorsun ben bir istihbaratçıyım. Doğru söylediğini anlayabilecek kadar fazla sorguya katıldım.

- O zaman katil…

- Katil Mehmet bey, bundan eminim. Dönünce onunla uzun uzun konuşmamız gerekecek.

- Bir an evvel gidelim o zaman şu lanet yerden, tankeri sen getir arabayı ben alayım.

- Olur Selim. Bu çocukların cesetlerini de götürelim. Bir mezar da onlar için kazarız. Burada zombiler tarafından parçalanmasınlar.

- Tamam, arabanın arkasına koyalım.

Selim ve Fırat cesetleri arabanın bagajına koyduktan sonra Fırat tankere binmiş ve arkadaki zombi cesedini aşağıya indirdikten sonra direksiyona geçmişti. Selim de arabanın direksiyonuna geçmişti. En öne Tankerin geçmesine karar vermişlerdi. Tanker yolda karşılarına zombi çıksa dahi ezip geçebilirdi. En önde Fırat’ın kullandığı tanker, ortada fayton en arkada ise Selim’in kullandığı araba gidiyordu. Yolda birkaç tane zombiyle karşılaşmışlar fakat tam da düşündükleri gibi tanker zombileri ezerek yoluna devam etmişti. Mevcut şartlar altında rahat sayılabilecek bir yolculuğun ardından yalıya gelmişlerdi. Fırat en baştan beri kendisinde bulunan kumandanın düğmesine basmış ve bahçe kapısı açılmaya başlamıştı. Fırat tankeri biraz zor da olsa uygun bir yere park etmişti. Selim kolaylık açısından arabayı kapının önünde bırakmaya karar vermişti. Savaş ise faytonu bahçedeki eski yerine bırakmıştı. Bahçede oturan bir grup yakıt tankerini görüp yanlarına gelmişti. Hepsi şaşkınlık içinde tankere bakıyorlardı.

- Yakıt bulmaya gittiğinizi biliyordum ama bunu hiç beklemiyordum. Bu biraz fazla olmamış mı?

- Sorunu kökten çözmeye karar verdik Filiz. Siz ne yaptınız, bir sorun yok ya?

- Bir sorun yok ama çok enteresan bir şey oldu. Mehmet bey ve karısı gitti.

- Nasıl yani, gittiler mi?

- Evet, gittiler.

- Siz niye gitmelerine izin verdiniz?

- Aslında kaçtılar demek daha doğru olur. Biz bahçede oturuyorduk. Mehmet bey ve karısı ellerinde birer tane valizle aşağıya indiler ve yanımıza gelip kendilerinin bu evde kalamayacaklarını ve katil yakalanana kadar teknede kalacaklarını söylediler. Biz sizin gelmenizi beklemelerini söyledik ama Mehmet bey hiç oralı olmadı. Tekneye bindiler ama büyük tekneye gitmeyip Burgaz’a doğru gittiler ve Burgaz’ı geçtikten sonra sola döndüler, en son orada gördük.

- Ulan kaçırdık herifi be!

- Sakin ol Fırat.

- Nasıl sakin olayım Selim, adam kaçmış.

- Kendi başlarına uzun süre hayatta kalabileceklerini sanmıyorum.

- O herif bir yolunu bulur.

- Neyse aslına bakarsan iyi olmuş. Sonuçta adamı öldüremezdik, hapis de edemezdik. Yapabileceğimiz tek şey onu yalıdan göndermek olabilirdi.

- Durun bir dakika, siz neden bahsediyorsunuz?

- Rasim abiyi ve Nezih abiyi Mehmet bey öldürmüş, Filiz.

- Nasıl olur, neden böyle bir şey yapsın ki?

- Adam kaçtığına göre neden yaptığını öğrenemeyeceğiz. Ama kabahat ben de, yakıt alamaya gitmeden önce adama kendisinden şüphelendiğimi belli ettim. O da tabi yakalanma riskini göze alamayıp kaçtı.

- O zaman Cenk suçsuz, sahi Cenk nerede?

Filiz’in sorusu karşısında Selim ve Fırat başlarını öne eğmişlerdi. Filiz onların halinden kötü bir şey olduğunu anlamıştı.

-  Yoksa Cenk’in başına kötü bir şey mi geldi? Konuşsanıza be!

- Ne yazık ki Cenk öldü. Döneceğimiz sırada bir zombi tarafından ısırıldı.

Filiz bu habere çok üzülmüştü. Hele Cenk’in suçsuz olduğunu öğrendikten sonra bu haberi almak onu daha da üzmüştü.

- Pelin’e ne diyeceğiz? Kızla kaç saattir konuşup rahatlatmaya çalışıyorduk. Yeni yeni kendine gelirken bu haber onu yıkacak.

-  Öyle, çok kötü oldu.

- Filiz, Fuat abi nerde ona da durumu bir an evvel anlatayım.

- Fuat abi yukarı salonda Dilek ablayla oturuyorlar sanırım.

- İkisinin bir arada olması daha iyi, Fırat önce Cenk ve Gökdeniz’in mezarlarını hazırlayalım. Sonra şu zombi cesetleriyle ilgileniriz. Siz kazmaya başlayın, ben geliyorum.

-   Tamam Selim, zaten biraz kazma sallamak bana iyi gelecek.

Selim mutfak kapısından eve girmiş ve salondakilere görünmeden hızla merdivenlere yönelmişti. Üst kata çıktığında Fuat ve Dilek’i koltukta yan yana otururken görmüştü. Selim biraz yaklaştığında eski günlerden konuştuklarını ve arkadaşlarını andıklarını duymuştu.

- Rahatsız etmiyorum ya?

- Selim, geldiniz mi? Ben de sizi bekliyordum. Şu Cenk’le bir konuşalım, duydunuz mu bilmiyorum ama Mehmet bey ve karısı küçük tekneyi alıp kaçtı.

- Abi ne yazık ki Cenk’le konuşamazsın çünkü Cenk’i kaybettik.

- Ne, Cenk öldü mü?

- Evet, ama son nefesini vermeden önce Fırat’a Rasim abiyi ve Nezih abiyi kendisinin öldürmediğini söylemiş. Fırat da onun doğruyu söylediğinden emin. Mehmet bey ile konuşacaktık ama kaçmış olması bizim gözümüzde onun katil olduğunu kesinleştirdi.

- Kaçması beni de şüphelendirdi ama emin olamadım. Keşke takip edip yakalasaydım. Nasıl kaçırdık yahu, lanet olsun.

- Sakin ol abi, belki de kaçması en hayırlısı olmuş. Adamı hapis edemezdik, öldüremezdik de yine yapabileceğimiz tek şey yalıdan atmak olurdu.

- Adam arkadaşlarımı öldürdü Selim, hiçbir şey yapamazsak suratına tükürürdük. Ama emin ol ben daha fazlasını yapardım.

- Kendi başlarına uzun süre hayatta kalabileceklerini sanmıyorum abi, yakında cezasını bulacaktır.

- Umarım öyle olur Selim.

- Ben aşağıya iniyorum abi, Cenk’in cesedini getirdik ona bir mezar hazırlayalım.

- Ben de geliyorum Selim, zavallı çocuğun o kadar günahını aldık. 

Zombiler İstanbul'daHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin