7. Bölüm

7K 348 98
                                    

Cemil yanındaki adamla minibüse doğru giderken İsmail de Cemil'in söylediği işlerle ilgilenmişti. Herkes minibüse bindikten kısa bir süre sonra İsmail'in de şoför koltuğundaki yerini almasıyla yola çıkmaya hazırlardı.

-          Bas İsmail gidelim bir an evvel.

İsmail minibüsü çalıştırmış ve yola çıkmışlardı. Rehin aldıkları adamın yolu tarif etmesiyle kısa sürede Fıratların tutuldukları yere gelmişlerdi. Dikkat çekmemek için minibüsü sokağın başında durdurup inmişlerdi.

-          İşte şu bina abi, şimdi ne olur beni bırakın gideyim. Yemin ederim bir daha karşınıza çıkmam.

Adamın gösterdiği bina üç katlı ve oldukça büyük bir binaydı. Giriş katındaki pencereler demir parmaklıklarla kaplıydı. Selim'in tahminine göre bir şirket merkezi olma ihtimali yüksekti. Saklandıkları yerden görebildikleri kadarıyla binanın kapısında elleri tüfekli iki kişi nöbet tutuyordu.

-          Sakin ol bakalım. Şimdilik dediklerimizi yaptın ama arkadaşlarımızı kurtarmadan seni bırakamayız. Şimdi söyle bakalım içerde kaç kişi var?

-          On beş kişi falan vardır sanırım.

-          On beş kişi mi? Çetenizin geri kalanı nerede peki? Bak eğer yalan söylüyorsan...

-          Yok abi ne yalanı, yeminle içerde on beş yirmi kişi falan vardır.

-          Ulan oğlum herkes diyor ki Maslak'taki çete çok kalabalık, kimisi diyor yüz kişi kimisi diyor iki yüz kişi, sen bizi mi kandırıyorsun?

-          Abi o Maslak'taki büyük çeteyi ben de duydum ama biz onlar değiliz. Biz bu bölgeye üç dört gün önce Mecidiyeköy civarından geldik.

-          Madem öyle ne demeye Fıratları rehin alıp bizi de öldürmeye kalktınız?

Adam bu soruya ne cevap vereceğini düşünüyordu. Abbas sessiz kalan adamın kafasına sert br şaplak atmıştı.

-          Ne sustun ulan, konuşsana bizimle ne işiniz var?

-          Abi biz Şişli civarında takılıyorduk. Bir hafta önce aramıza iki kişi katıldı. Bu iki kişi size katılmak istemiş ama siz onları almamışsınız. Onlar bize sizin çok rahat yaşadığınızı ve elinizde pek çok imkan olduğunu söyledi. Bizim yine de size bulaşmak gibi bir niyetimiz yoktu ama dün akşam buralarda dolaşırken sizi gördük. O iki kişi Fırat'ı tanıdı ve onları yakalamanın sizin gücünüzü oldukça azaltacağını söyledi. Biz de aramızda konuştuk ve Fıratları ani bir baskınla yakaladık. Grubun bir kısmı onları alıp buraya getirdi

Adamın anlattıkları başta Selim olmak üzere hepsini şaşırtmıştı. Ama bu durum onları biraz da rahatlatmıştı. Karşılarında o büyük çetenin olacağını düşünürken daha küçük bir çeteyle karşılaşmışlardı. İşleri hala zordu ama imkansız değildi.

-          Ne yapacağız şimdi Selim?

-          Vallahi Cemal abi, içeri ani bir baskın yapsak adamların hepsini öldürürüz ama bizimkilerden de büyük ihtimal kayıp veririz. Nasıl yapsak bilemedim?

-          Benim aklıma bir fikir geldi aslında...

Ayhan'ın bu sözü üzerine herkes ona dönmüştü. Ayhan herkesin dikkatini çektiğini görünce anlatmaya devam etmişti.

-          Önce sessizce kapıdaki nöbetçileri etkisiz hale getiririz. Sonra ben ve Fuat içerisini rahatça gören bir yerlere yerleşiriz. Sonra bu rehin aldığımız arkadaşa bir kağıt yazar veririz o da yakaladığını belli etmeden götürüp liderlerine verir.

-          Ne yazıp göndereceğiz?

-          Ne bileyim işte, etraflarının sarıldığını en ufak bir hareketinde keskin nişancıların onu indireceğini falan yazarız. Sonuna da konuşarak bu işi çözebileceğimizi yazarız.

-          İşe yarar mı ki Ayhan abi?

-          Can tatlıdır Selim, her an kafasından vurulması ihtimaline kayıtsız kalabileceğini sanmıyorum.

-          Daha iyi bir fikri olan var mı?

Selim'in sorusu karşısında kimseden ses çıkmamıştı. Selim'in her ne kadar şüpheleri olsa da kimsen zarar görmeden kurtulması için bu plandan başka bir şansı olmadığını biliyordu. İler ters giderse ne olacağını kader belirleyecekti.

-          Peki o zaman, kimde kağıt kalem var. Fuat abi sen de vardı galiba?

-          Evet ben de var. Ne yazıyoruz?

Ayhan ve Selim Fuat'ın yanına gitmiş Fuat da cebinden çıkardığı küçük ajandasına onların söylediklerini güzel bir el yazısıyla yazmıştı. Onlar bu işle ilgilenirken Abbas ve Cemil de içeri gidecek olan rehinelerine ne yapacağını anlatmaya başlamışlardı.

-          Senin adın ne bakalım?

-          Ahmet.

-          O zaman iyi dinle Ahmet, bak üç tane keskin nişancımız var en ufak bir ters hareket yaparsan ilk gidecek olan sensin. Eğer dediklerimizi harfiyen yaparsan yırttın demektir.

-          Hiç merak etmeyin abi, dediklerinizi aynen yapacağım.

-          Biz merak etmiyoruz zaten merak etmesi gereken kişi sensin.

Selim Ahmet'in yanına gelmiş ve yazdıkları kağıdı katlayıp ona vermişti. Bu sırada kapıdaki iki nöbetçiyi etkisiz hale getirmek için Selim'in aklına iyi bir fikir gelmişti.

-          Şu kapıdaki nöbetçileri tanıyor musun?

-          Tanıyorum abi, biri Rafet diğeri de Niyazi, abi bunlar iyi çocuklardır, canlarına kıymayın ne olur.

-          Sen yardımcı olursan hiçbir şey olmaz. Şimdi sen onlara seslenip yardım isteyeceksin. Sonra numaradan bayılırsın. Onlar bu tarafa gelince biz de onları yakalarız.

-          Öldürmek yok değil mi?

-          Oğlum sen bizi cani mi sandın. Biz mecbur kalmadıkça kimseyi öldürmeyiz. Bu işlerin buraya gelmesinin tek sebebi sizsiniz bunu sakın unutma.

Ahmet saklandıkları yerden bir iki adım atıp nöbetçilerin onu görebileceği bir yere çıkmıştı. Nöbetçilerin duyabileceği fakat içerdekilerin duyamayacağı bir sesle onlara bağırmış adamların onu görüp tanıdıklarına emin olduktan sonra da kendini yavaşça yere bırakmıştı. Tam tahmin ettikleri gibi Rafet ve Niyazi nöbet yerlerini terk etmiş, arkadaşlarına yardım etmek için Selim ve arkadaşlarının bulunduğu tarafa geliyorlardı. Saniyeler içinde Rafet ve Niyazi Ahmet'in yanına gelmiş ve eğilerek durumuna bakmaya başlamışlardı. Birden saklandıkları yerden çıkan Selim ve diğerlerinin üzerlerine dönen silahlarını görünce neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Selim parmağını ağzına doğru götürmüş ve sus işareti yapmıştı. Adamların silahlarını aldıktan sonra İsmail ve Savaş adamları bağlayıp minibüse kapamışlardı.

-          Hadi Ahmet hemen git.

Ahmet binaya doğru giderken Selim ve diğerleri de binanın etrafında konuşlanmışlardı. Ayhan ve Fuat yerleştikleri noktalardan içeriyi oldukça iyi görüyorlardı. Fırat ve ekibi duvarın kenarında üç grup halinde bağlanmışlardı. Ahmet içeri girdikten sonra içerdekiler birden etrafını sarmış ve ne olduğunu sormaya başlamışlardı. Ahmet onların arasından sıyrılmış ve çetenin lideri olduğu anlaşılan adamın yanına gidip birkaç kelime söylemiş ve cebinden çıkardığı kağıdı adama vermişti. 

Zombiler İstanbul'daTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang