Bölüm 82

11.5K 403 28
                                    

Ayten hanım etrafa son kez bir göz gezdirip unuttuğu bir şey var mı diye bakmıştı.

- Yiyecekleri unuttuk kızım, kilerde epey bir şeyler var. Onları da alalım. Biriniz gelip bana yardım ederse iyi olur.

- Ben geleyim.

- Daha iki gün önce senin dizini seyredip ağlıyordum şimdi beraber konserveleri toplayacağız. Bakalım daha neler göreceğiz?

- Anne bizim kadroda daha kimler var, bir bilsen?

Ayten hanım şaşırmıştı. Meraklı gözlerle kızına baktı.

- Kimler var Filiz? Başka ünlülerde mi var?

- Orası sürpriz olsun, yalıya gidince görürsünüz.

Kızının inatçı huyunu bilen Ayten hanım hiç üstelemedi ve Savaş’la beraber kilere gittiler. Bu sırada Ferit de kitaplarını bavula doldurmayı bitirmiş ve yanına fotoğraf makinesini de almayı ihmal etmemişti.

- Bugünlerde inşallah geçer. O zaman bugünün fotoğrafları çok değerli olacak. Ama şu kitapları burada bırakmak beni çok üzüyor.

- Üzülmeyin, dediğiniz gibi bugünlerde geçerse o zaman yine evinize ve kitaplarınıza kavuşursunuz.

- Umarım öyle olur. Evet, ben de hazırım. Gideceğimiz yalı hangisi demiştiniz?

- İskelenin sağ tarafında kalıyor, açık mavi bir yalı.

- Biliyorum o yalıyı, Muzaffer beyin yalısı, çok muazzam bir binadır. Ama ben 3 gün önce Muzaffer beyi ve eşini çarşıda görmüştüm. Evde değiller miydi?

- Evdeydiler ama ne yazık ki onlar da hastalığa yakalanmıştı. Biz de mecburen…

- Anlıyorum, çok yazık olmuş, iki tane de çocukları vardı sanırım, onlardan ne haber?

- Onlar iyiler, bizimle beraber yalıda kalacaklar.

- Neyse bari, perişan olmuşlardır.

- Öyle, kızcağız ağlamaktan heder oldu.

Savaş ve Ayten hanım ellerinde büyük bir valizle geri gelmişlerdi. Valizlerin epey ağır olduğu anlaşılıyordu.

- Artık çıkabiliriz sanırım unuttuğumuz bir şey kalmadı.

- Her şey tamam mı?

- Tamam. Saat epey geç oldu bir an evvel çıkalım.

- Hadi o zaman.

Herkes bir parça eşya alıp dışarı çıktı. Ferit ve Ayten ise kapıdan çıkarken arkalarını dönüp evlerine belki de son kez bakmışlardı. Ferit kapıyı kapadıktan sonra sıkıca kilitlemişti. Bir gün evine dönebileceğine dair inancını koruyordu. Evin büyük giriş kapısı zincirlerle kapatıldığından yine girdikleri küçük kapıdan çıkacaklardı. Kapının arkasında yığılmış olan şeyleri kenara ittirip kapıyı ardına kadar açmışlardı. Fırat önden çıkıp etrafı kontrol etmiş sonra diğerleri de çıkmışlardı. Ferit bu kapıyı da kilitlemiş ve yeşilliklerle iyice gizlemişti.

- Hadi gidelim, ama çok dikkatli olalım. Ferit bey, silahı son çare olarak kullanalım yoksa etrafta ne kadar zombi varsa tepemize üşüşür.

Yavaş adımlarla sokağın başına çıkmışlardı.  Selim, kendileri geldikleri sırada yolun yukarısından gelen zombilerin nereye gitmiş olabileceğini düşünüyordu. Her an karşılarına çıkabilme ihtimalleri Selim’i korkutuyordu. Biraz bekledikten sonra dar sokaktan çıkıp yürümeye başlamışlardı.

- Ortalık sakin görünüyor hızlanalım.

Ellerinde çantalarla olabildiğince hızlı bir şekilde yürüyorlardı. Selim bu sefer bir üst sokaktan aşağı caddeye inmeyi planlıyordu. Kısa bir süre sonra bir ses duydular ve duydukları ses her geçen saniye daha da artıyordu. Arkalarını döndüklerinde sürücüsüz bir faytonun geldiğini gördüler, tahmin ettikleri gibi başıboş kalan atlar dağılmış ve nereye gideceklerini şaşırmışlardı. Hepsi yolun kenarına çekilmiş atların geçmesini bekliyorlardı. Fakat Savaş yolun ortasında beklemeye devam ediyordu.

- Ne yapıyorsun Savaş? Gel buraya ezileceksin.

- Bize at lazım demedik mi? İşte fırsat ayağımıza kadar geldi. Ben 2 sene evvel bir ağa dizisinde oynamıştım. Atlarla aram çok iyidir.

- O zaman şansını bir dene ama çok dikkatli ol.

- Sen merak etme Selim.

Zombiler İstanbul'daTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon