Bölüm 89

12.4K 430 79
                                    

Selim odadan çıkmış ve salonda perişan bir halde oturan Dilek hanımın yanına gitmişti.

- Dilek abla nasılsın?

- Nasıl olayım Selim? Sen incelemem gerekli dedin ama öldürülmüş oldukları herkesin ağzında, ama yine de ben senden duymak istiyorum gerçekten öldürülmüşler mi?

- Ne yazık ki Dilek abla, büyük ihtimalle yastıkla boğulmuşlar.

- Peki böyle korkunç bir şeyi kim yaptı Selim? En başta sen olmak üzere önce Rasim’i sonra Nezih’i kurtarmak için canınızı ortaya koydunuz. Çok şükür zombilerden kurtulduk kendimize güvenli bir yer bulduk derken, denizi geçip derede boğulduk.

- Haklısın abla, öyle oldu.

- Demin konuşurlarken duydum, şu Cenk mi ne o çocuk yapmış diyorlar, doğru mu?

- Yok öyle bir şey abla, elimizde birini suçlayabilecek delil yok. Ama bunu yapanı bulacağız. Hiç merak etme.

- Umarım Selim, bu bizim de rahata kavuşabilmemiz için şart.

Selim Dilek’in yanından ayrılmış ve aşağıya inmişti, erkekler kendi aralarında sohbet ediyorlar kızlar ise bahçedeki çardakta oturmuş hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Küçük Mert ise olanların tam olarak farkına varmadığından evde bulduğu topla oynuyor ve bahçenin keyfini çıkarıyordu. Selim iki grubunda yanına uğramadı ve doğrudan mutfaktan arka bahçeye çıktı. Fırat ve Savaş mezar kazma işini bitirmek üzereydiler, Selim de boştaki küreklerden birini aldı ve onlara yardım etmeye başladı.

- Nedir yukarılarda son durum Selim?

- Bir şey yok. Gerçi emindim ama kafamızda en ufak bir kuşku kalmaması için cesetleri tekrardan inceledim. Cemal abi ve Fuat abi de rahmetlileri defnetmek için hazırlık yapıyorlar.

- Cenk nerelerde hiç ortada yok mu?

- Yok, kardeşiyle beraber odasındaymış.

- Bu çocuk da çok tuhaf davranıyor arkadaş tam şüphelerim Mehmet beyin üzerine yoğunlaşmışken kafamı karıştırıyor.

- Zaten evdeki herkes bu işi Cenk’in yaptığından kuşkulanıyor.

- Kimse kendiliğinden Cenk’ten kuşkulanmaz, onların kafasında bu kuşkuyu yaratan Mehmet bey. Bilemiyorum valla, kafam epey karıştı. Şu cenaze işini halledelim de bir gerisine bakacağız.

- Abi bu kadar kazdığımız yeter zaten.

- Doğru söylüyorsun Savaş bu kadar yeter. O zaman sen yukarı banyoya çık temizlen sonrada Fuat abilere haber ver.

- Tamam ben çıktım.

Savaş kazdıkları çukurdan çıkmış ve eve girmişti. Fırat ve Selim de çimlerin üzerine uzanmışlardı.

- Of be, belim kırılmış.

- Fırat sen ajanken böyle tehlikeli işler de yapıyor muydun?

- Tabi oğlum, bana teşkilatta Fırat Bond derler.

- Dalgayı bırak yahu, ciddi soruyorum.

- Yapıyordum Selim. Siz beni Avrupa şehirlerinde zannederken ben Irak’ta veya bir orta doğu ülkesinde oluyordum.

- Yapma yahu, ama sen İspanya’da elçilikte çalıştığın sırada ben de Madrid’e gelmiştim ve orada buluşmuştuk.

- Selim o 1 hafta için sana ne kadar teşekkür etsem az kuzen. Bana berbat bir görev vermek üzereydiler ki senin İspanya’ya geleceğin haberini aldım. Beni de açığa çıkmayayım diye mecburen İspanaya’ya yolladılar.

- Vay canına, demek o yüzden beni krallar gibi ağırlamıştın.

-  Ne sandın oğlum, sayende biz de bir hafta tatil yaptık.

-  İyiymiş valla bilseydim diğer uyduruktan çalıştığın ülkelere de gelirdim.

-  Harika olurdu.

Selim ve Fırat zorlukla buldukları boşlukta sohbet ederken Savaş da yukarı çıkmış ve banyoda biraz temizlendikten sonra Fuat’ın odasına girmişti. Cemal ve Fuat cansız bedenleri beyaz çarşaflara sarmış bekliyorlardı.

- Abi aşağısı hazır, siz de hazırsanız başlayalım diyorlar.

- Hazırız bizde yapalım bir an evvel şu işi de bari ruhları huzur bulsun.

- O zaman ben taşımak için aşağıdan birini çağırayım.

- Tamam Savaş, bekliyoruz.

Savaş tekrar bahçeye Selim ve Fırat’ın yanına inmişti. 

- Yukarıdakiler hazır ama cenazeleri indirmek için ikinizden birinin yukarı gelmesi lazım.

- Tamam Savaş ben geleyim. Fırat sen de diğerlerine haber ver toplansınlar.

Selim ve Savaş yukarı çıkarken Fırat da diğerlerine durumu bildirmeye gitmişti. Fırat önce çardakta oturan kızlara daha sonra da salonda oturan erkeklere haber vermiş ve sonra da üzerindekileri değiştirmek için odasına girmişti. Selim ve Savaş odaya girdiklerinde cenazelerden birini Fuat ve Cemal kaldırmıştı.

- Geldik abi.

- Hadi çocuklar diğer cenazeyi de siz alında inelim.

Odanın kapısı açılıp beyazlara sarılı cenazeler dışarı çıkınca o kattaki salonda nalan hanımla oturan Dilek hanım göz yaşlarını tutamamıştı.

- Yapma Dilek, bak binlerce insan öldü bizim de bir saat sonra ne olacağımız belli değil. Kendini bu kadar koy verme.

- Doğru söylüyorsun Fuat. Ama Rasim o markette ısırıldığı sırada ölseydi veya Nezih’i kurtarmaya gittiğimiz vakit ölmüş olsaydı bu kadar üzülmezdim. Onca zorluğu aşmışken neyi amaçladığı belli olmayan bir canavarın elinden ölmüş olmaları insanı kahrediyor.

- Haklısın ama…

Fuat söyleyecek bir şey bulamamış ve yürümeye devam etmişti. Kısa bir süre sonra mezarın başına gelmişlerdi. Herkes mezarların etrafına toplanmış, cenazeleri bekliyordu. Cenazeleri mezarların içine bıraktıktan sonra Fuat ve Dilek arkadaşları hakkında kısa birer konuşma yapmış Arnavut Cemal de dualarını okumuştu. Mezarların üstüne hızlı bir şekilde topraklarını da attıktan sonra evin nüfusu kimliği meçhul bir katil tarafından iki kişi azaltılmış oluyordu.

- Başın sağ olsun Fuat abi.

- Sağ ol Selim.

Sırayla herkes cenaze sahipleri sayılan Fuat ve Dilek’ e baş sağlığı dileklerini sunmuş ve herkes dağılmıştı.

- Evet artık şu yakıt istasyonuna gidelim. Ferit abi nerede?

- İçeri geçmiştir.

- Tamam. Cemal abi sen de bizimle gel, Fuat abinin kafası dağınıktır şimdi. Ben, Fırat, Savaş, Ferit abi ve sen. Bu ekip gidiyor.

- Tamam evlat ben hazırım.

- Selim, Cenk de bizimle gelsin.

- Cenk mi? Aklında ne var Fırat?

- Ne olacak, genç ve atletik bir çocuk, neyle karşılaşacağımız belli değil eminim bize çok yardımı dokunur.

- İyi öyleyse ama sen gidip haber vereceksin.

- Tamam o iş bende, sen hazırlıklarını yap.

   (Bilgisayarım bozulduğundan bölüm biraz geç geldi ve ufak tefek hatalar olabilir.)

Zombiler İstanbul'daOnde as histórias ganham vida. Descobre agora