Bölüm 46

12.8K 460 26
                                    

Selim'in bu sözlerinden sonra içeriden gelen seslerden kapının önüne yığılmış eşyaların kaldırıldığı anlaşılıyordu. Kısa bir süre sonra kapının kilidi dönmüş ve kapı yavaşça açılmıştı.

-  Ama siz!

Selim, Fuat ve Savaş odadan çıkanları gördüklerinde şaşkınlıktan dillerini yutacaklardı. Karşılarında eski siyasetçilerden Mehmet Ankaralı ve eşi Sevil Hanım duruyordu.

-  Neler oluyor Allah aşkına neydi bütün bu olanlar, siz kimsiniz? Polis mi?

Mehmet Bey hapsolduğu odada çaresizlik içinde beklerken kafasında biriktirdiği bütün soruları yağmur gibi yağdırıyordu. Ama ona olanları anlatmadan önce teknenin geri kalan kısmını kontrol etmeleri ve daha sonra dışarıda bekleyen grubu ve eşyaları tekneye almaları gerekiyordu.

- Sakin olun efendim. Fuat abi, sen Mehmet Bey'i ve eşini yukarda ki salona çıkar. Daha sonra bizimkilere haber ver eşyaları tekneye çıkarmaya başlayın. Ama dikkati elden bırakmayın. Bu arada aranızdan birisi Mehmet Bey'e durumu anlatsın. Biz de Savaş'la teknenin kalan kısmını kontrol edelim.

- Tamam Selim, buyurun çıkalım yukarı Mehmet Bey, buyurun Hanımefendi.

Fuat, esasen pek sevmediği ve fikirleri hiç uyuşmayan Mehmet Bey'e elinden geldiğince kibar davranıyor ve yaşadıkları korkuyu tahmin ettiğinden onları sakinleştirici laflar ediyordu. Bu sırada Selim ve Savaş da teknenin kalan bölümlerini hızlıca kontrol etmeye başlamışlardı.

- Şuraya da baktık mı, teknenin tamamını kontrol etmiş olacağız.

- Yahu Selim ben de şimdiye kadar bindiğim tekneleri büyük sanırdım. Bu çok acayipmiş.

- Sanırım bu tekne Remzi Boğa'nın teknesiydi. Eh ona da böylesi uygun. Neyse hadi şuraya da bakıp yukarı çıkalım. İşleri bir an evvel halledip yola koyulmalıyız.

- Selim yukarıdaki cesetleri ne yapacağız?

-Odaların camlarına bakalım, eğer sığarlarsa oradan denize atarız. Yoksa mecburen güverteye taşıyıp oradan atacağız.

Son bölümü de kontrol ettikten sonra teknenin güvenliğini sağlamışlardı. Hemen üst kata çıktılar ve koridorda yatan cesetlerle ilgilenmeye başladılar, Selim odaya girmiş ve pencerenin genişliğini kontrol etmişti.

- Pencereler geniş, cesetleri buradan denize atabiliriz.

- Selim bu yaptığımız doğru mu?

- Neden bahsediyorsun?

- Cesetleri sanki birer çöp gibi denize atmamızdan bahsediyorum.

- Benimde hoşuma gitmiyor. Ama şu anda yapacağımız başka bir şey yok. Dışarı çıkartıp gömmek çok tehlikeli olur, üstelik hiç zamanımızda yok. Ama aklıma bir fikir geldi. Şimdilik cesetlerin hepsini bu odaya taşıyalım. Daha sonra yukarı çıkıp diğer işleri halledelim. Kıyıdan ayrıldıktan sonra bunlarla ilgilenelim.


Zombiler İstanbul'daWhere stories live. Discover now