Bölüm 99

10.7K 386 34
                                    

Fırat kapıyı çalmış ve seslenmişti ama içerden bir cevap gelmiyordu. Savaş’a ne yapalım dercesine baktıktan sonra kapıya var gücüyle bir tekme atmış ve kapının ardına kadar açılmasını sağlamıştı. Fakat içerde gördüğü manzara karşısında Fırat ne yapacağını şaşırmıştı.

- Ne olmuş bunlara, ölmüşler mi? Hey Fırat iyi misin?

Odadaki devasa yatağın üzerinde biri erkek biri kadın iki kişi neredeyse ölü gibi yatıyorlardı. Fırat donmuş gibiydi ve bu durum Savaş’ı telaşlandırmıştı.

-  Fırat ne oldu, yoksa içerdekileri tanıyor musun?

Fırat bir cevap vermemiş ama en azından harekete geçmiş ve koşarak yatakta yatan kadının başına gitmiş ve elini tutmuştu. Bir terslik olduğunu anlayan Savaş yapılacak en doğru işin Selim’e haber vermek olduğuna karar vermiş ve hızla aşağıya inmişti. Nefes nefese aşağıya indiğinde Selim ve diğerleri bodrumdan yukarı yeni çıkıyorlardı.

- Sizin işiniz tamam mı Savaş? Aşağıda kapalı bir havuz vardı ve anlaşılan parti orada da sürüyormuş. En azından yedi zombi daha indirdik değil mi Fuat abi?

- Öyle Selim, ne biçim bir partiymiş ben de anlamadım.

- Selim, acil yukarı gelmen gerek.

Savaş’ın bu sözlerinden sonra yanında Fırat’ı da göremeyen Selim büyük bir telaşa kapılmıştı.

-  Savaş yoksa Fırat’a?

- Yok Selim Fırat iyi, gerçi biraz garip ama neyse işte yukarıdaki bir odada iki kişi bulduk ama durumları kötü sanırım, gelip baksan iyi olacak.

- Hemen gidelim. Abi siz burada kalın.

Selim ve Savaş koşar adımlarla yukarı çıkmışlardı. Odaya girdiklerinde Selim Fırat’ı kadının başında bulmuştu. Yanına yaklaştığında Fırat’ın neden bu durumda olduğunu anlamıştı.

- Selim ne olur onu kurtar.

- Tamam Fırat sakin ol, merak etme elimden geleni yapacağım.

Fırat kenara çekilmiş ve Selim hem kadını hem de adamı kontrol etmiş ve bu durumda olmalarının sebebinin tahmin ettiği gibi açlık ve susuzluk olduğunu anlamıştı.

- Merak etme kurtulacak. Ama serum takmamız lazım. En iyisi ikisini de bizim eve taşımak. Savaş sen gidip bizim motoru alıp gel, rahatça götürelim. Cemal abi ve Fuat abi de seninle eve gelsin. Bundan sonrasını biz hallederiz.

- Tamam Selim en geç on dakikaya buradayım.

-  Acele edeceğim diye dikkati elden bırakma sakın.

-  Sen merak etme.

Savaş aşağıya inerken yataktaki kadın bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Fırat birden heyecanlanmış ve ne söylediğini anlayabilmek için kulağını ağzına yaklaştırmıştı.

- Su istiyor Selim.

Fırat hızlıca çantasını açmış ve içinden çıkardığı şişe suyun kapağını açarak kadının ağzına yaklaştırmıştı.

-  Dur Fırat, suyu öyle veremeyiz. Sen şu banyoya gir de iki tane havluyu ıslatıp getir.

Fırat hızlıca banyoya girmiş ve iki tane havluyu yavaş yavaş azalmakta olan suyun altına tutmuş ve ıslattıktan sonra Selim’e getirmişti. Selim havluların birini almış ve adamın vücudunun çeşitli bölgelerine sürmeye başlamıştı.

-  Sen de benim yaptığım gibi yap Fırat.

Fırat da elindeki havluyu kadının boynuna, bileklerine ve Selim’in gösterdiği diğer yerlere koymuştu.

- Şimdi yavaş yavaş su verebiliriz. Aslında temiz bir beze su döksek ve o bezi emseler daha iyi olur. Suyu çok verirsek kusabilirler.

Fırat hemen çekmeceleri karıştırmaya başlamış ve kısa süre sonra tam da Selim’in istediği gibi iki tane bez bulup Selim’e vermişti. Selim şişedeki sulardan bezlere dökmüş ve bezlerden birini kendi almış diğerini de Fırat’a vermişti.

- Önce dudaklarını ıslat sonrada ağzına koy, o suyu emecektir.

Selim ve Fırat tam da Selim’in tarif ettiği gibi yapmışlar ve yataktakilerin her ikisi de bezi emmeye başlamıştı. Kadın bir süre sonra gözlerini hafifçe aralamış ve konuşmuştu.

-  Fırat, bu sen misin?

Fırat kısa bir süre cevap verip vermemekte kararsız kalmış daha sonra konuşmuştu.

- Benim Demet, kendini yorma lütfen.

- Bize saldırdılar, hepsi çıldırmış gibiydi.

- Sakin ol, artık güvendesin.

Kadın daha fazla konuşamamış tekrar baygın düşmüştü. Fırat endişeli gözlerle Selim’e bakmış, Selim her şeyin yolunda olduğunu işaret etmişti.

- Demet düzelecek ama bu adamın durumu daha kötü, baksana hiç tepki vermedi.

- Adamın adını söylemeye çekinme kuzen, adı Ömer ve Demet’in nişanlısı.

- Niye çekineyim sadece adı aklımda kalmamış o kadar, sen daha iyisin ya?

- İyiyim, merak etme. Şu kaderi görüyor musun kuzen, eski nişanlımı ve beni terk etmesine sebep olan yeni nişanlısını kurtarmak bize düştü.

- Gerçekten de garip bir tesadüf oldu.

Selim bu durumda ne diyeceğini bilememiş ve bu garip durumdan bir an evvel kurtulmak için Savaş’ın çabucak gelmesini dilemişti. Gerçi yapabileceği başka bir şey daha vardı.

- Fırat, Savaş neredeyse gelir, istersen biz bunları yavaş yavaş aşağıya taşıyalım. Böylece zaman kaybetmemiş oluruz.

- Olur, ama sen o adamı taşıyabilecek misin?

Selim bu soru üzerine adama bakmıştı. Ömer oldukça zayıf biriydi ve Selim onu taşıabileceğini düşünüyordu.

- Taşırım, çok ağıra benzemiyor.

-  İyi o zaman, hadi bakalım.

Selim biraz zorlanarak da olsa Ömer’i sırtına almış ve birkaç adım atıp dengesini sağladıktan sonra yoluna rahatça devam etmişti. Fırat ise Demet’i çok rahat bir şekilde aşağıya taşımıştı. Onlar aşağıya indiği sırada Savaş da salona girmişti.

- Helal olsun Savaş, çok çabuk geldin.

- Durum acil gibiydi. Ne oldu, nedir son durum?

- İyileşecekler umarım. Hadi yardım et de gidelim.

Savaş’ın da yardımıyla Selim rahatlamış ve Ömer’i rahatça motorbota taşımışlardı. Fırat da hemen arkalarından kucağında Demet’le gelmişti. Dümene geçen Savaş hazır olduklarından emin olduktan sonra motoru çalıştırmış ve kısa bir yolculuğun ardından botu kendi yalılarının rıhtımına yanaştırmıştı.

Zombiler İstanbul'daHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin