Bölüm 49

12.9K 480 9
                                    

Selim o kadar yorgundu ki Savaş’a daha fazla itiraz edememişti. Yakındaki kanepeye kendini bıraktı. Ne kadar yorulduğunu daha iyi anlamıştı. Dakikalar içinde uykuya teslim olmuştu. Savaş ise sakin olan denizde tekneyi rahatça kullanıyordu. Aklına aşağıdaki odaya doldurdukları ve kıyıdan ayrıldıktan sonra ilgilenmeye karar verdikleri cesetler gelmişti ama şimdi onlarla uğraşacak zaman yoktu. Savaş İstanbul’a bakıyordu. Her şey normal gözüküyordu. Ama Savaş’ın gözüne bir kızıllık takılmıştı. Savaş tekrar o yöne baktığında The Marmara otelinin üst katlarından alevler yükseldiğini görmüştü. Savaş öğlen yemeğini oranın kafesinde yediğini hatırladığında içi burkulmuştu. Bu geceye kadar mükemmel bir hayatı vardı. Bir anda yıllardır emek verdiği her şey buhar olup uçmuştu. Bunları düşününce burnu sızladı ve gözünden bir damla yaş süzüldü. Ama yine de durumuna şükretti, en azından hayattaydı ve Hollywood’da çekilen zombi filmlerinden birinde başrol oynuyor gibiydi. Savaş bunları düşünürken arkadan bir ses duydu ve kenarda duran tüfeğini hızla alarak sesin geldiği yöne döndü.

- Dur Savaş benim.

- Filiz ne oldu? Bir sorun mu var?

- Uyuyamadım size bir bakayım dedim. Neyse Selim’in uyuması iyi olmuş, çok yorulmuştu.

- Evet, aramızda en çok yorulan Selim oldu. Aşağıda bir sorun yok ya?

- Yok herkes bir yere kıvrıldı dinleniyor. Gideceğimiz yere ne zaman varırız?

- Ben 1 saat falan sürer diye düşünmüştüm ama tekne oldukça hızlıymış, 15-20 dakikaya kadar orada oluruz. Sen de git yat istersen yapacak bir şey yok.

- İyi o zaman, kolay gelsin sana.

- Sağol Filiz.

Filiz Selim’i uyandırmamak için sessiz adımlarla odadan ayrılmıştı. Savaş yeniden işine odaklanmıştı ve tahmin etiği gibi 20 dakikaya yakın bir sürede hedefledikleri yere gelmiş ve demir atmıştı. Cebinden telefonunu çıkardı, telefon olarak bir işe yaramasa da alarmından faydalanabilirdi. Alarmı 06.15’e kurdu ve odanın diğer tarafındaki boş kanepeye kıvrıldı. Her ne kadar uykusuzluğa alışkın olduğunu söylese de uzanır uzanmaz uykuya dalmıştı. Teknede mutlak bir sessizlik hakimdi. Alarm tam saatinde çalmaya başladığında Savaş kalktı ve alarmı kapattı. Selim henüz uyanmamıştı. Hava aydınlanmışı. Savaş Selim’in yanına giderek uyanması için seslendi. Bundan sonuç almayınca kolunu dürtmüştü.

- Ne var? Ne oldu?

- Sakin ol Selim benim.

- Saat kaç?

- Altıyı yirmi geçiyor.

- Epey geç olmuş. Hadi bir an evvel hazırlanıp çıkalım.

-Önce bir iki lokma bir şeyler yiyelim.

-Tamam Savaş. O zaman sen mutfağa inip bir iki parça bir şey getiriver. Ben de Fuat abiyi uyandırayım.

İkisi birlikte kaptan köşkünden çıktılar. Savaş alt kattaki mutfağa inerken Seim’de teknenin ana salonundaki kanepede yatan Fuat’ın başına gelmişti.

- Fuat abi, Fuat abi uyan.

- Selim?

- Günaydın abi. Hadi hazırlanalım da bir an evvel yola çıkalım.

Zombiler İstanbul'daWhere stories live. Discover now