GECE GÜNEŞİ | AŞKIN KANUNU

5K 293 47
                                    

Gözlerimi kırpıştırarak bir süre mesaja baktım. Kalbim neden bu kadar hızlı atıyordu? Nefesimi tuttuğumu fark edince bıraktım. Yutkundum ve mesajı onuncu kez okudum. Benimle konuşmaktan çok hoşlanıyordu. Kendine gel Nil...

Bir arkadaş edinmiştim ve şu anlık her şey çok iyi gidiyordu. Eğer böyle devam edersek mutlaka buluşmak isteyecekti. Onu tekrar görme düşüncesi kalbimi yumuşacık yapıyordu.

Diğer yandan o da beni görecekti, beni daha iyi tanıyacaktı. Ve eninde sonunda, hastalığımı da öğrenecekti.

Evran beni farklı tanıyordu. Normal bir genç kızdım onun gözünde, hastalıklı biri değildim. O bu Nil'i biliyordu, bu Nil'le konuşmayı seviyordu.

Hastalığımı söylesem ne tepki verirdi? Yine benimle konuşmaya, arkadaşım olmaya devam eder miydi? Yoksa küçüklükte yaşadıklarımı tekrar mı yaşardım? İnsanlara hiç güvenim kalmamıştı artık. Küçücük çocuklardı Nil... Ne dediklerinden, ne kadar kırdıklarından haberleri yoktu! Artık büyüdün, karşında ki insanlar seni yargılamayacak...

Bu oyuna, benim normal bir genç kız olduğumu zannettiği yalana son vermeliydim.

Evran'la konuşmayı kesmeliydim.

Her ne kadar istemesem de yapmam gerekiyordu bunu. Ben hep dışlanmıştım, hep küçük görülmüştüm. Evran'a iyice bağlandıktan sonra üzülmeyi kaldıramazdım, kendime yapamazdım bunu. Evran iyi bir adamdı, bunun farkındaydım ama korkuyordum işte... Elimde değildi.

Ben düşüncelerime yoğunlaşmışken yukarıdan yazıyor yazısı takıldı gözüme. Dört dakikadır çevrimiçiydim ve ona yazmamıştım.

"Seni bu kadar heyecanlandırdığımı bilmiyordum, Nilcik."

Yüzümde aptal bir gülüş oluşurken ondan hiçbir zaman kopamayacağımı fark ettim. Bana Nilcik demesini bile seviyordum. İki gün olmuştu ama ben alışmıştım işte ona, elimde değildi. Tek ihtiyacım olan bir arkadaştı, sonunda bulmuşken nasıl bırakabilirdim ki?

"Heyecandan titredim!"

Yazdım alayla, gülümsediğini hissediyordum.

"Sen peki?"

Dudağımı dişledim istemsizce. Eğer benim tek arkadaşım olduğunu, senelerdir süren yalnızlığıma ilaç olduğunu bilseydi böyle bir soru sormazdı.

Ne yazacaktım peki? Dürüst mü olacaktım yoksa kaçamak bir cevap mı verecektim? O dürüst oldu Nil, sen de içinden geçeni yaz...

"Seninle tanıştığım için mutluyum."

"Böyle diyeceğini biliyordum."

Nasıl? Beni iki günde ne kadar tanımıştı da cevabımı tahmin ediyordu? Heyecanlanma Nil...

"Her neyse... Ne yapıyorsun?"

Yüzümden silinmeyen gülüşümle hızlıca mesajı yazıp yolladım.

"Sahildeyim, müzik dinliyorum."

"Ne dinliyorsun?"

"Tuğkan"

"Çok severim."

"Cidden mi!"

Tuğkan seviyordu! Bu beni deli gibi mutlu ederken kalp atışım hızlandı. Tuğkan benim için bir tutkuydu, her şarkısını çok severdim ve onun Tuğkan sevmesi... Normal bir şeydi ama mutlu olmuştum işte...

"En çok söylediğim şarkılar Tuğkan'ın. Belki bir gün beraber Tuğkan konserine gideriz?"

Gözlerim dolarken yüzümde büyük bir gülümseme oluşmuştu. Bu cümlenin büyüklüğünü tahmin bile edemezdi. Onunla Tuğkan konserine gitmek benim için tarif edilemez bir şey olurdu.

"Çok isterim..."

"Gece deniz daha güzel oluyor."

"Ilık oluyormuş, bir yerde okumuştum."

"Okudun mu? Gece hiç denize girmedin mi?"

Titrek bir nefes aldım. Senelerdir denize girmemiştim. Sabah dışarı çıkmam mümkün değildi, gece de açıkçası korkuyordum. Hem yüzme bilmiyordum hem de karanlık deniz korkutucu oluyordu. Müzik dinleyip denizi seyrediyordum ben de, yapabileceğim tek şey buydu.

"Hayır. Hem yüzme bilmiyorum hem de gece deniz korkutucu oluyor."

Tüm sebebiyle değildi belki de ama dürüst bir cevap vermiştim.

"Benim için bir şey yapar mısın?"

"Tabi..."

"Şimdi sahile inip ayakkabılarını çıkart. Fazla ileriye gitme, su bileklerinde olsun. Aç bir Tuğkan şarkısı, yürü sadece. Hiçbir şey düşünme, sadece hisset. Bütün mutsuzluğunun, kötü düşüncelerinin ayağına vuran dalgalarla gittiğini hissedeceksin."

Ben dolu gözlerimle mesajı okurken Evran bir mesaj daha atmıştı:

"Kendimi ne zaman mutsuz ve çaresiz hissetsem bunu yaparım. Hadi sen de yap. Belki beni de yanında hissedersin..."

Belki beni de yanında hissedersin...

Elimi kalbime götürüp sıkıca bastırdım. Evran bana çok değişik duygular hissettiriyordu. Dudaklarıma küçük bir gülümseme yayılırken ayağa kalkıp sahile ilerledim.

"O kadar güzel anlattın ki... İniyorum."

Yazabildim bir tek. Ne hissettiğimi yazmaya kelimeler yetmezdi. Ayakkabılarımı çıkartıp kuma bıraktım. Etrafta kimse yoktu. Deniz dalgalarını usulca kıyıya vuruyordu ve bir tek ay ışığı vardı. Derin bir nefes alıp adımlarımı denize yönlendirdim.

Dalga ayağıma çarptığında huzurla gülümserken telefonumu çıkarıp Tuğkan- Aşkın Kanunu açtım.

Ay'a doğru yavaş adımlarla yürürken müziği son ses açtım ve kendimi denizin ılık sularına, Tuğkan'ın sesine bıraktım.

Evran'ın dediği gibi huzur bulmuştum sanki. Ilık su ayaklarıma vurdukça rahatlıyordum.

Senelerdir yaşadığım şeyler bir bir gözümün önünden geçti. Her dalgada bir yaşımı sildim. Odamda yalnızlığımla geçen her bir seneyi sildim.

Ardından kendime söz verdim, bundan sonra böyle olmayacaktı. Hayalini kurduğum her şeyi yapacaktım. Böyle olmayacaktı, olmaması gerekiyordu. Bu zaman kadar böyle yaşaman hata Nil...

Evran da kendini mutsuz hissettiğinde bunu yapıyormuş... Benim de yapmamı istemişti. Bu düşünce içimi sıcacık yaparken sanki o yanımdaymış gibi sağıma baktım.

Onun tam şu an yanımda olmasını isterdim.

Titrek bir nefes alıp bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Tam o anda bir yıldız kaydı. Gözlerim irileşirken yerimde zıpladım ve kahkaha attım, ilk defa bir yıldız kayması görmüştüm!

Dilek tutmam gerekiyordu, değil mi? Ilık dalgalar ayaklarımı ıslatırken huzurla gözlerimi kapattım ve dileğimi diledim.

Evran hiç gitmesin.

Altıncı bölüm sonu.

"Kendimi ne zaman mutsuz ve çaresiz hissetsem bunu yaparım. Hadi sen de yap. Belki beni de yanında hissedersin..."

GECE GÜNEŞİWhere stories live. Discover now