GECE GÜNEŞİ | ÖLMEK İSTEMİYORUM

4.3K 241 38
                                    

Herkes sarhoştu, ben hariç. Evran fazla içmemişti ama çakır keyif olduğu belliydi. Keyifli bir sohbetin içerisindeydik. Herkes en ufak şeye kahkaha atıyordu.

Ben ise arkadaşlarımı, sevdiğimi izliyordum. Kendimi o kadar huzurlu ve mutlu hissediyordum ki yanlarında... Artık yalnız olmadığım düşüncesi beni mutlu ederken bunun keyfini süremeyeceğim düşüncesi beni üzüyordu.

İnsan öleceğini hissederdi. İçinde huzur olurdu, biraz da korku. Değişik bir histi, açıklayamıyordum. Ama ben, öleceğimi hissediyordum.

Ölümün bana yaklaştığını biliyordum.

Üzülmüyordum aslında. Eğer odada bir başıma ölseydim, bu benim için en kötü ölüm olurdu. Fakat artık yaşamak istediğim o hep merak ettiğim hisleri yaşamıştım, öğrenmiştim. Sevmiştim, sevilmiştim, arkadaşlarımla sohbet etmiş, onlarla birlikte eğlenmiştim.

Her şeyi tatmıştım, yeterli değildi elbet ama buna bile seviniyordum. Üzüldüğüm tek şey bu insanları geride bırakmaktı. Ben öldüğümde üzüleceklerdi, toparlanmaları zaman alacaktı. Kısa bir süre olsa da bana değer verdiklerini biliyordum.

Yüzümde ufak bir gülümseme vardı. Volkan'ı öpmeye çalışan Yiğit, onların hallerine kahkaha atan Nehir, yan tarafımda ben bunları düşünürken beni izleyen Evran...

Evran.

Kalbi güzel adam.

Hiç bırakmak istemiyordum onu. Zamanım olsaydı ona sarılır, hiç bırakmazdım mesela. Eğer bu hastalık olmasaydı geleceğimizi düşündüm.

Beraber üniversiteye giderdik mesela, aynı eve çıkardık. Her bir köşesini beraber dizerdik, duvarları beraber boyardık. Her gece beraber uyur, her sabah beraber kalkardık. Güneş ışığında, küçük balkonumuzda kahvaltı yapardık. Arkadaşlarımızla beraber eğlenirdik. Evlenirdik belki de, oğlumuz olurdu. Evran büyüyünce ona bisiklet sürmeyi öğretirdi, onunla birlikte oyunlar oynardı. Küçük bahçemizde onlar oyun oynarken en sevdikleri yemekleri yapardım.

Gözlerim dolduğunda titrek bir nefes alıp ayağa kalktım.

"Lavaboya gidip geliyorum."

"Yardım edek mi?" Nehir yarım ağız konuştuğunda hafifçe güldüm ve yatın ön tarafına ilerledim. Kollarımı demirliklere koyup bakışlarımı denize çevirdim.

Kalbim sızlıyordu. Dudaklarım titremeye başlarken elimi kalbime götürdüm. Acısını azaltmak istercesine bastırdım elimi. Azalmadı, daha çok arttı.

"Ölmek istemiyorum."

Dudaklarımdan hıçkırık kaçarken elimle ağzımı kapattım. Fısıltım rüzgara karıştı, denizin dalgalarında kayboldu.

"Nil?" Evran'ın sesini duyduğumla hızla gözümdeki yaşları sildim.

"Efendim?" Yüzüme ufak bir gülümseme yerleştirip ona döndüm. Yüzünde ki gülümseme yavaşça solarken yavaş adımlarla yanıma gelmiş, yüzümü avuçlarının içine almıştı.

"Neden ağladın güneşim?"

Kalbim sözleriyle yumuşacık olurken ağlamamak için kendimi zor tuttum. Karşısında ağlayıp onu da üzmek istemiyordum.

"Duygulandım sadece." Evran burukça gülümseyip burnumun ucuna öpücük kondurdu.

"Ben hep yanındayım."

Biliyorum dercesine başımı salladım ve arkamı döndüm. Burnumu çekip yatın kenarına çıktım. Deli gibi rüzgar esiyordu, gözlerimi kapattım. Çok geçmeden Evran da kenara çıktı ve arkama geçti. Sırtım göğüsüne değiyordu.

GECE GÜNEŞİTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang