KIŞ GÜNEŞİ | KÖFTE EKMEK

1.1K 126 193
                                    

Uzun bir ayrılığın ardından geri döndüm. Sınır sistemine geçeceğim çünkü en azından yeni bölümün ne zaman geleceğini bilebilirsiniz :)

Sınır: 140 oy 150 yorum.

Yatağa yatalı bir saat olmuştu ve ikimizden de hiç ses çıkmamıştı. Onun da benim gibi uyumadığını biliyordum çünkü uyuyorken ki nefes alış verişlerini biliyordum. Bir şey düşünüyordu fakat ne düşündüğü hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Benim aklımda dolaşan tilkiler ise Evran'ın ilgisizliğiydi. Ne yaptığının farkına vardığını düşünüyordum ve bu konuyu büyütüp kavga etmek gibi bir niyetim yoktu. Yine de üzülmeme engel olamıyordum. Zaten çektiğim acılarla yeterince kırılan kalbim artık en ufak bir şeyi bile kaldıramaz durumdaydı.

Her şey, her duygu veya düşünce böyle değil miydi zaten? Üst üste birikir, geçer sanırsınız ama aslında geçmez ve en ufak bir acıya tahammülünüz kalmaz. Veya geçmişinizde gamsız birisinizdir ama büyüdükçe ve kırıldıkça hassaslaşırsınız. Artık en ufak bir kırgınlık bütün düzeninizi ve hislerinizi alt üst eder. Küçük bir çocuk gibi oturup ağlamak istersiniz.

Benim yaşadığım ise tam olarak buydu.

Kalbim kırılacak, bir daha acı çekeceğiz diye öyle çok korkuyordum ki beni alt üst edecek en ufak şeyde bile tepki gösteriyordum. Yaşadığımız hayata bakılırsa bu oldukça normaldi. Birçok şey yaşamıştık birlikte ve ikimizinde daha fazla acı çekme lüksü yoktu.

Umarım çekmezdik. Umarım, tüm acılar ve zorluklar bizden uzak kalırdı.

"Nil?" Evran'ın fısıltısıyla daldığım düşüncelerden ayrılırken omzumun arkasından ona baktım. Yüz üstü yatmış tavanı izliyordu. "Üzgünüm." Diye mırıldandı.

"Sorun değil,"

"Aslında sorun. Belki bazı insanlar için böyle küçük şeyler sorun olmayabilir ama bizim için sorun." Kaşlarım anlamamışçasına kırışırken ona döndüm.

"Ne demek istiyorsun?" Dudaklarını büzerek omuz silkti, hala tavana bakıyordu. "Yani ne bileyim, daha fazla üzülme lüksümüz yokmuş gibi geliyor."

Dudaklarım kıvrılırken nasıl olup da aynı şeyi düşündüğümüzü anlamaya çalışıyordum. İşte tam o sırada içimdeki kırgınlıktan eser kalmadı. Çünkü o, tıpkı benim gibi düşünüyor ve hissediyordu. Gerisi önemli değildi. Biz birbirimiz için yaratılmıştık.

"Birbirimizi bulduğumuz için çok şanslıyız Evran." Elimi yavaşça kaldırıp yüzüne yaklaştırdım ve işaret parmağımı şakaklarında gezdirip oradan yumuşacık saçlarına ulaştım.

"Öyleyiz, ama neden böyle düşündün?"

"Aynı şeyi düşündüğümüz için." Evran'ın da dudaklarında gülümseme oluşurken bana döndü ve belimden tutup kendine çekti. Dudakları gülümsememi bulurken uzun bir öpücük kondurdu.

"Gel bakalım pamuk şeker, uyutalım seni." Ellerim kolunu bulurken o beni göğüsüne çekmiş, saçlarımla oynamaya başlamıştı. Huzurlu bir nefes eşliğinde ona daha çok sokulurken burnumu boynunda narince gezdirdim. Hayatta en huzur bulduğum yer burasıydı. Evran'ın kokusu bana okyanusu hatırlatıyordu, o ferahlığı, o dalga seslerini, o dipsiz bucaksız okyanusu. Ve tam güneş batımında ona kavuşan beni. Güneşi.

GECE GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin