GECE GÜNEŞİ | EN GÜZEL ŞARKI

4.7K 298 83
                                    

Yazdığı şeye gözlerim irileşmiş bir şekilde bakarken kahkaha attım, kafayı yiyordum sanırım. Telefonumun zil sesi çalmaya başladığında ekrana boş boş baktım, beynim sanki olanları idrak edemiyordu. Seni arıyor Nil, sesini duyacak!

Evran beni arıyordu.

Evran beni arıyordu!

Beynim uyarı alarmları çalarken ben sanki çok normal bir olaymış gibi telefonu açıp kulağıma yasladım.

"Nil?"

Adımı onun sesiyle duyduğumda kalp atışım hızlanmıştı. Resmen sesini duymuştum. Beni aramıştı, ben de açmıştım. Telefonunun diğer ucunda Evran vardı, daha önce hiç olmadığım kadar kendimi ona yakın hissetmiştim. Sanki benden birkaç santim uzaktaydı.

Başım deli gibi dönerken çenemi elime yasladım, başımı tartmakta zorlanıyordum. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp gözlerimi kırpıştırdım.

"Evran?"

Yarım yamalak konuşuyordum ama elimde değildi. Zaten şu an hiçbir şey ne elimdeydi ne de umrumda.

Bir süre cevap vermedi, o da sesimi ilk kez duymuştu.

"Eve gitmen gerekiyor."

"Başımı kaldıramıyorum..." diye mızmızlandım başımı omzuma yaslarken. Sanki kafamda tonlarca ağırlık vardı.

"Biliyorum ama eve gitmen gerekiyor, çok tehlikeli."

"Susadım, çişim geldi ve çok uykum var."

"Su içme, mideni bulandırır. Hadi kalk taksiye bin. Ya da konum at bana, gelip alayım seni." Dedi sonlara doğru heyecanlanarak.

"Hayır, uyuyacağım ben!" Dedim ne dediğimi bilmeyerek. Son sözüyle kalbim kıpır kıpır olmuştu.

"Nil beni getirtme oraya. Üşenmem gelir alırım seni."

Yapar mıydı? Evet yapardı. Bir şeyler homurdanarak ayağa kalktım. Başım dönerken adımlarım birbirine karıştı, az daha düşecektim. Gür bir kahkaha atıp banktan tutundum.

"Neye gülüyorsun?" Dedi yumuşacık, şefkat dolu bir sesle. Kahkahamı bastırıp hafifçe gülümsedim.

"Düşüyordum da..."

"Sen yürüme, internete girip bakabilir misin taksi numaralarına?"

"İnternet neresi?"

"Pekala... Unut gitsin. Hadi Nil düşün, en yakın taksi durağı nerede?" Sanki zor bir soru sormuş gibi bir ciddiyete büründüm.

"Hmm, ileride olması lazım."

"Tamam. Telefonu kapatmayacağım eve gidene kadar. Yavaş yürü, düşme."

Görmeyeceğini bile bile başımı salladım ve yavaş adımlarla taksi durağına doğru ilerledim. Adımlarım birbirine takıldıkça kıkırdıyor, düzgün yürümeye çalışıyordum. Bakışlarım gökyüzüne kaydığında gözlerim irileşti.

"Evran! Gökyüzünde pamuk şekerler var!"

"Ne?"

"Biraz koyu pamuk şekerler ama olsun... Ben daha çok pembe seviyorum."

"Bulutlardan mı bahsediyorsun Nil?"

"Yok hayır, pamuk şeker." Evran kısık bir kahkaha attı. Neye güldüğünü anlamaya çalışırken deli gibi atan kalbimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Kahkahası... Of! Neden bu kadar etkileniyordum?Sarhoş olduğun için Nil... Başka bir şeyden olamaz.

Önüme bir anda köpek çıktığında ufak bir çığlık attım.

"Nil? Ne oldu? İyi misin?" Evran'ın endişeli sesini yok sayarak hızla bankın üzerine çıktım, nefes nefese kalmıştım.

"Kuş! Aman... Köpek var!"

"Bir şey oldu sandım... Köpek bir şey yapmaz sana, hadi taksi durağına git sen."

"Kötü kötü bakıyor."

"Kov köpeği."

"Oşt, git köpek!"

Evran'ın kahkasını duyduğumda kaşlarım çatıldı, niye her şeye gülüyordu bu?

"Gülme!" Mızmız bir şekilde konuştuğumda hala gülüyordu. Köpek gittiğinde derin bir nefes alıp banktan indim ve sarsak adımlarla taksi durağına ilerledim.

"Evran, ileride sarı arabalar var. Geldim mi?"

"Geldin geldin, bin hadi."

Taksiye bindiğimde telefonun hoparlörünü  kapatarak adama adresi verdim. Eğer Evran adresimi bilirse bir anda karşıma çıkması muhtemeldi. Ve ben daha onu görmeye hazır değildim. Gözlerim ağırlaşırken başımı cama yasladım.

"Bindim. Çok uykum var Evran."

"Biliyorum, biraz daha dayan..."

"Didem senin sevgilin mi?"

Bunu nasıl sorduğumu bilmiyordum. Aklım gerçekten yerinde değildi. Evran kısa bir süre cevap vermedi. Ardından gülümsediği belli olan bir sesle cevap verdi.

"Kıskandın mı sen?"

"Hayır, ne alaka?" Mayışmış bir sesle konuştuğumda gerçekten uyumamak için direniyordum. Göz kapaklarımın üstünde filler ip atlıyordu sanki.

"Didem'le kulübe gittiğimi söyledim ve sen daha önce içmemene rağmen kulübe gidip alkol içtin."

Cevap veremedim. Düşüncelerim birbirine girmişti. Evran bir şey demeden kaldığı yerden devam etti.

"Ve hayır, Didem'le sevgili değiliz." Dudaklarımda ufak bir gülümseme oluşmuştu istemsizce.

"Gözlerim kapanıyor..."

"Şiştt, biraz daha dayan." Yumuşacık sesi içimi ısıtıyordu. Kalbime işliyor, bedenimi titretiyordu.

Adam geldik dediğinde ona bir süre boş boş baktım. O bana beklentiyle bakıyordu, bense anlamaya çalışıyordum.

"Hanımefendi ücret?"

"Ay!" Hızla çantamı açıp adama ücreti verdim ve arabadan indim. Evran hala telefonu kapatmamıştı. Evin bahçesine girdiğimde çantamda anahtarımı aradım. En sonunda bulduğumda sessizce kapıyı açıp etrafa baktım, annem ve babam uyuyor olmalılardı. Telefonumu kulağıma dayayarak kapıyı sessizce kapattım ve sarsak adımlarla odama çıktım.

"Hedefe ulaşıldı." Fısıldayarak konuştuğumda Evran rahatlamış bir şekilde nefes verdi. Kendimi direkt yatağa bırakıp yanağımı yastığa dayadım. Gözlerim yanıyordu.

"Yattın mı bakalım?"

"Hıhım..."

"Viskinin tadı nasıldı?" Eğlenen bir şekilde konuştuğunda yüzümü buruşturdum.

"İğrenç! Çiş gibiydi rengi!"

Evran kahkaha attığında gözlerim kapanmaya başlamıştı. Bir şeyler mırıldanarak üstüme ince pikeyi örttüm.

"Evran dünya dönüyor, ben de dönüyorum."

"Hadi uyu artık."

"Hı hı... İyi geceler."

"İyi geceler, Nilcik." Dudaklarımda ufak bir gülümseme belirirken elimi yavaşça telefona götürüp aramayı sonlandırdım. İlk defa Nilcik demesini onun sesiyle duymuştum. Sabah kalktığımda yaptığım şeyleri hatırlayacak mıydım bilmiyordum ama sesini asla unutmayacağım kesindi.

Üst kirpiğim alt kirpiğime kavuşmak istiyordu. Ben de onları kırmayıp gözlerimi huzurla kapattım. Telefonumdan gelen bildirimle kaşlarım çatılırken ekrana baktım, Evran mesaj atmıştı.

Güneş: "Şu zamana kadar duyduğum en güzel şarkı senin sesin."

Onuncu bölüm sonu.

"Şu zamana kadar duyduğum en güzel şarkı senin sesin."

GECE GÜNEŞİWhere stories live. Discover now