KIŞ GÜNEŞİ | ESİN AKAY

923 71 49
                                    

Uzun, oldukça duygulu bir bölüm oldu. Yazarken çokça gözlerim doldu. Veda etmemize sadece iki bölüm kaldı, yorumlarını bekliyorum pamuk şekerlerim.

Esin Akay.

Kardeşimin, kanımdan bir parçanın ismini tam yirmi dört senenin sonunda öğreniyordum.

Esin.

Yetimhaneden çıktığımızı ancak gök bir anda gürleyip, sağanak yağmur başladığı an anlayabilmiştim. Gariptir ki yüzüme damla değmese bunu fark etmezdim. Çünkü ne gözlerim etrafımı görüyor, ne de kulaklarım bir şey işitiyordu. Öyle ki yanımda duran arkadaşlarımı bile anca ellerini omuzlarıma koyduklarında fark edebilmiştim.

"Benim bir kardeşim var." Bunu öyle düz, öyle büyük şokla söylemiştim ki sesim kulağıma iliştiğinde kendi sesimi bile tanıyamamıştım. "Kardeşim," dedim tekrar. Gözlerim karşımdaki ağaçtan ayrılmazken elimde tuttuğum kağıdı sıkarak buruşturdum.

"Evran," dedi Volkan, ama devamını getiremedi ki zaten diyecek bir şey de yoktu.

"Onu nasıl bulacağım?" Derken durumu hala sindirmeye çalışıyordum. Kardeşim olduğunu idrak edemeden onu bulmaya çalışmak pek aklı selim değildi.

"Birini tanıyorum," dedi Umut ve telefonunu alıp bizden uzaklaştı. Bacaklarımın beni taşıyamadığını fark ettiğim an yana doğru sendeledim ve beni tutan kişi Volkan oldu. Ama yine de kendimi yerde, bacaklarımı kendimi çekmiş bir vaziyette oturur halde buldum.

"Onu bulacağız Evran." Başımı iki yana salladım. "Belki öldü, belki buradan gitti, belki, belki..."

"Bunları düşünme. Onu bulacağız ve sapasağlam karşında olacak." Volkan da söylediklerine inanmıyor gibiydi.

"Kardeşim var." Dedim tekrar. "Benim kanımdan."

"Öyle, ve sen onun abisi olarak güçlü olmak zorundasın."

"Hayatımda ilk defa kendimi güçsüz hissediyorum ve gerçekten-"

"Boktan, biliyorum." Dedi sessizce.

Gözlerim hala ağaçtan ayrılmazken Volkan da yanıma oturdu. Sağanak şiddetini arttırmıştı ve sokaklar bomboştu ki saat gecenin ikisine geliyordu.

"Nil yanımda yokken bile böyle güçsüz hissetmemiştim." Dedim sessizce. Başım öne eğilirken gözlerim sıkıca kapandı. "Çünkü tekrar bir araya geleceğimizi biliyordum. Biz birbirimize aittik. Ama bu," başım iki yana sallanırken Volkan'ın eli tekrar omzumu buldu.

"Kardeşini bulacağız Evran, ne kadar sürerse sürsün onu bulacağız."

Bunca zamandır ne yaptığını öyle çok merak ediyordum ki aklımda dönen düşünce sadece oydu. Bunun acısı ise kalbimi söküp alıyorlarmış gibi hissettiriyordu. Nasıl yaşamıştı? Okuyabilmiş miydi? Hiç aç kalmış mıydı? Onu da bir aile evlat edinmiş miydi?

Hiçbir şey.

Hiçbir şey bilmiyordum.

"Araştıracak," diyen Umut, telefonunu cebine atıp yanımıza geldi ve önümde yere çöküp eliyle yüzümü kaldırdı. "Çok uzun sürmez, bu adama güvenirim. Onu bulacaktır."

Hiçbir şey demeden Umut'a bakarken başımı yavaşça arkaya çevirdim ve eski yetimhanede gözlerimi gezdirdim. Buradaydık, ikimizde.

"Onu neden almadılar? Annemle babamı benden sakladılar ama kardeşim? Onu nasıl bırakabildiler?" Yüzüm sinirle gerilirken aileme olan kinim daha da arttı.

"Belki de bilmiyorlardı." Dedi Volkan sessizce. Bu olası bir ihtimaldi ama yine de bunu benden saklamalarını haklı çıkartmıyorlardı. "Nasıl yapabildiler? Ben onun, onun görünüşünü bile bilmiyorum Volkan." Aynı şeyleri söylediğimin bile farkında değildim. Değildim. Çünkü beynim bile ne düşüneceğini bilmiyordu.

GECE GÜNEŞİWhere stories live. Discover now