KIŞ GÜNEŞİ | FEDAKARLIK

3.1K 194 56
                                    

"Ya bu adam salak!" Nehir kahkaha atıp yastığına daha çok sarıldığında kıkırdayarak başımı Yiğit'in omzuna yasladım. Yatakta yatıyor, komedi filmi izliyorduk.

"Hem de nasıl salak." Diyerek ağzıma mısır attım. Saat ikiye yaklaşıyordu ve bu izlediğimiz üçüncü filmdi.

"Uykum geldi benim." Diyerek gözlerimi kapattığımda kafama yastık yemiştim.

"Uyumak yok!"

"Ama uykum var."

"Ama olmasın." dedi Nehir. Arkadaşlarım gelmişken uyumak olmazdı. Kendimi tokatlayarak ayılmaya çalıştım.

"Tamam, enerji depolandı. Ne yapalım?"

"Bilmem ki." dedi Nehir düşünür bir sesle. Yiğit Volkan'ın ellinci arayışını sessize aldıktan sonra bıkkınlıkla nefes verdi.

"Ya sevgilin aradı elli kere, açsana! Ding ding edip duruyor telefon."

"Biz ayrıldık Nehir." Dedi Yiğit mutsuzca. Nehir ellerini iki yanağına koyup dehşetle bize baktı.

"Allah'ım sana geliyorum! Nedir bu haberler? Kıyamet mi yaklaşıyor Deccal mi geliyor!"

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken Yiğit Nehir'in kafasına bir tane vurup olan biteni anlattı.

"Yuh, cidden yuh yani! Volkan'ın bunu yaptığına inanamıyorum. Bence bir konuşmalısın."

"Aldattı diyorum?" Dedi Yiğit tek kaşını kaldırarak.

"Allah'ım ne olacak bu Evranlar bu Volkanlar? Gelin bahtsız kardeşlerim, sap Nehirgiller ailesine katılın, gelin!" Dedi Nehir ve kollarını boyunlarımıza dolayıp göğüsüne çekti.

Kahkahalarımız odada yankılanırken uzun süredir ilk defa kendimi mutlu hissettim. Sanırım bir şeyler zaman zaman düzelecekti.

Nehir yarım saattir telefonuyla uğraşıyordu. Bir şey okuyordu ama ne okuduğunu anlayamıyordum. Bakmak için kafamı uzattığımda telefonunu sakladı,
ardından tereddütle bana döndü.

"Ya Nil... Ben sana bişey soracağım ama kızmak yok."

"Kızmayacağım." dediğimde dudaklarını birbirine bastırdı.

"Evran'ı arayacak mısın?" Gözlerim duvara dalarken kalbim deli gibi atmaya başladı.

"Hayır." Ne kadar istesem de yazamazdım.

"Sebebini biliyorum ama sence de Evranla konuşman gerekmiyor mu? Bence sevginiz bunu hak ediyor."

"Belki de... Biz birbirimize çok kırgınız Nehir. Sadece ben de değil, Evran da bana kırgındır muhtemelen. Ben gitmesini istedim. O uzaktan ilişki denemek istedi ama ben istemedim. Gitmek istemediğini söylediğinde defalarca git dedim, bitirdim. Hiç yaşamamış gibi olacağım dedim çünkü öleceğimi sanıyordum."

"Evran peki? Hasta olduğunu biliyor sonuçta ve Didem olayı... Ölebileceğini, bu yüzden git dediğini tahmin edemedi mi?" Dedi Yiğit. Hafifçe gülümseyip ona döndüm.

"Tabiki ederdi, Evran çok zeki bir adam. Ama durum öyle olmadı. Çünkü Didem olayından sonra Evran benimle hastanede kaldı ve doktorum ona durumla ilgili hiçbir şey söylemedi. Ben söylemesini istemedim, bu yüzden Evran durumumu stabil sanıyordu." Yiğit'in gözleri irileşirken kafasında bir ampul yandı.

"Siktir! Bu yüzdendi demek ki. Ben de parçaları birleştirmeye çalışıyordum."

"O gün git diye ısrar ederken eninde sonunda öleceğim bahanesini öne sürdüm. Yani Didem olayı için değil, genel olarak konuştum. Beni unutmasını, kendine yeni bir sayfa açmasını söyledim. Çünkü Didem olayı yüzünden birkaç güne öleceğimi bilseydi asla gitmezdi. Ve ben benim öldüğümü görsün istemedim. Didem olayı dışında, hastalığım hakkında Evran'ın umudu vardı. Bu yüzden ben; eğer iki senenin sonunda döndüğünde ben hala buradaysam, o zaman tekrar beraber oluruz demiştim."

GECE GÜNEŞİWhere stories live. Discover now