KIŞ GÜNEŞİ | BUZ DEVRİ, SİD

2.7K 199 167
                                    

Gözlerimi zorlukla birbirinden ayırıp etrafa kısık gözlerle ve esneyerek baktım. Karanlıktı ve odada kimse yoktu. Ufak bir hışırtıyla irkilirken bakışlarım kucağıma kaydı, jelibon paketi hala kollarım arasındaydı.

Ağzıma bir jelibon atmayı ihmal etmeden ayağa kalktım ve banyoya gidip yüzümü güzelce yıkadım. Evden hiç ses gelmiyordu. Bu kaşlarımı çatmama sebep olurken bir yere gittiklerini düşündüm. Dudaklarım büzülürken ağzıma bir jelibon daha attım. Seni bırakıp bir yere gitmezler Nil...

Merdivenlerden aşağı indim. Salonda veya mutfakta da kimse yoktu. Bakışlarım hüzünle evde dolanırken "Terk ettiler beni, gittiler..." diye çoktan serzenişlere başlamıştım.

Daha sonra bahçede Evran'ı görmemle kocaman gülümsedim. Arkası bana dönüktü ve sandalyede oturmuş telefonla konuşuyordu. Adımlarımı kapıya yönlendirip bahçeye çıktım, benim geldiğimi fark etmemişti.

"Hayır, görüşmeyeceğiz." Kaşlarım çatılırken kiminle konuştuğunu anlamaya çalışıyordum. Evran sıkıntılı bir nefes alıp devam etti;

"Hayır, affetmeyeceğim." Yanına gidip gitmemek arasında kalmışken durup biraz daha dinlemeye karar verdim.

"Violet, yeter. Sıçtığımın bahanelerini dinlemek istemiyorum." Evran sinirle telefonu çekeceği sırada karşı taraftan gelen sesle durdu ve bir süre dinledi. Ardından daha sinirli bir sesle "Ne bekliyorsun? Hiçbir şey olmamış gibi, benim hislerime saygı duymamışsın gibi seninle arkadaşlığıma devam etmemi mi?" Dedi.

Evran elini saçlarından geçirip sinirle sandalyeden kalktığında hızla duvarın arkasına geçtim. Sandalyenin Evran'ın kalkışıyla beraber devrilmesiyle göz ucuyla ona baktım. Karşı tarafı dinledikten sonra eliyle yüzünü sıvazladı.

"Beni sevmen umrumda değil. Ben seninle ilk tanıştığımda söyledim aramızda hiçbir şey olmayacağını. Sen yanımda kalmayı tercih ettin. Bu yüzden bana seviyordum bahanesini öne sürme. Ayrıca... Sevgi mi? Sen hissettiğin şeyin sevgi olduğunu mu sanıyorsun Violet? Bu duyguyu o kadar basitleştirmişsiniz ki hisleriniz karşısında midem bulanıyor."

Kendimi istemsizce başımı sallayıp Evran'ı onaylarken bulunca göz devirdim. Ama haklıydı. İnsanlar artık sevmeyi bilmiyordu. Sevgi gibi her şeyi iyileştiren bir duyguyu basitleştiriyorlardı.

Evran'ın sesinin yükselmesiyle irkilirken dikkatle onu dinlemeye devam ettim;

"Ulan her şeyi kenara bırak, sen benim gözlerime baka baka acı çekmeme göz yumdun. En çokta bu koyuyor biliyor musun? Ne kadar acı çektiğimi biliyordun ama hiçbir şey söylemedin, Nil'in bana ihtiyacı olduğunu bildiğin halde sustun. İki sene boyunca yanımda olduğun için, her acı çekişimde derdime ortak olduğun için teşekkür ederdim sana, meğersem en büyük acıyı çekme sebebim senmişsin." Evran'ın hüzünle sesi kısılırken hala bunu kaldıramadığını fark ettim. Gözlerim dolarken Evran titreyen dudaklarını birbirine bastırdı ve yutkundu. Ardından sinirle kısılan gözleriyle bağırdı;

"Bu yüzden seni asla affetmeyeceğim. Duydun mu beni? Bana ve Nil'e yaşattıkların için seni asla affetmeyeceğim. Hadi beni siktir et, Nil? Kimse benim sevdiğimin canını yakamaz. Bir daha beni arama, sesini dahi duymak istemiyorum." Evran sinirle telefonu kulağından çekip telefonu kapattı ve masaya attı.

Düşürdüğü sandalyeyi kaldırdıktan sonra oturdu ve elleriyle yüzünü kapattı. Sakinleşmeye çalışıyordu, belki de ağlamamaya. Onun böyle olması beni o kadar üzüyordu ki tıpkı onun gibi canımızı yakanın canını yakmak istiyordum. Evran'ın her gözyaşının hesabını sormak, onları o gözyaşında boğmak istiyordum.

GECE GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin